Bu Sitede Ara

16 Eylül 2020 Çarşamba

Timur’un Taktikleri ve Stratejileri





İZMİR KALESİN’DE UYGULADIĞI TAKTİK

Emir Timur, donanması olmamasına rağmen, İzmir Kuşatması sırasında denizden yardım alarak düşmeyen İzmir Kalesini; denize payeler dikip taşla doldurup yardım gelmesini engellemiş ve süvarilerin manevra alanını genişleterek kaleyi düşürmeyi başarmıştır.(1) Halkın moralini bozmak için gece askerlerine bozkurt gibi ulumasını emretmiştir. Bizans başkenti Costantinopol’den gelen destek donanması İzmir limanına yanaşmaya çalışırken Timur, kale surlarından mancınıklar ile içeride öldürdüğü Rodos Şövalyelerinin kellelerini gemilerin içine fırlatmıştır. Bu strateji sayesinde İzmir Kalesini 15 günde tamamen almıştır.(1) Bunu gören Bizans korkudam, Timur’un Costantinopol’e yöneleceği ihtimali düşünmüş ve Timur’a biat etmiş ayrıca surlarına Timur Devleti sancağını dikmiştir. Aragon kralı Marti, İzmir fethinden sonra Timur’a karşı bir Haçlı Seferi yapılmasını önermiştir. Fakat hiçbir Hristiyan devleti buna cesaret edemeyerek teklifi reddetmiştir(2) (biri hariç). Timur, Fransa Kralı IV Charles’in Bizans’a ordu gönderdiğini duyunca üç tabur ordusunu Bizans’a yönlendirmiştir. Bu haberi alan Fransa orduları buna cesaret edemeyip geri dönmüşlerdir.(3)(4)
___________

(1) bkz. “https://www.youtube.com/watch?v=cq3iMSl_7Is” (7.25-8.25)

(2) H. Moranville, Bizans kaynaklarında Timur.

(3) Albest Waste, Haçlılar Tarihi / Büyük Fırtına Timur.

(4) Jean Paul Roux, Aksak Timur – İslam’ın Kutsal Savaşçısı, çev. Ali Rıza Yalt, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1994, s. 311-319.





HİNDİSTAN’DAKİ FİLLERE KARŞI UYGULADIĞI TAKTİK

Timur’un Hindistan seferi sırasında, ordusunun filleri ilk defa görmesi ve atların fillerden korkması ile birlikte birçok askeri filler altında ezilmişti. Savaş başlamadan bitecekti fakat Timur savaşın ortasında çadırına geçip (bazı kaynaklara göre Kuran okuduğu, bazı kaynaklara göre uyuduğu söylenir) düşüncelere dalmıştı. Aradan bir müddet geçince atının üstüne biner ve “Deve” diye sayıklamaya başlar, ordu komutanları Timur’un ne dediğini pek anlamamıştı. Timur ordudaki bütün develeri alıp birbiri ile zincirlemiştir.(1) Ardından üstlerine yanıcı maddeler koymuş ve fil görünümü vermiştir.(2) Timur, filler tarafından ezilen askerlerine çekilmelerini emretmiştir. Sonra develerin üzerindeki yanıcı maddeleri yakmıştır.(3) Ateşten korkan develer fillerin üzerine doğru koşmuştur. Üzerlerine gelen ateş çemberi üzerine filler, geri dönüp kendi ordusundaki askerleri ezmiştir.(4) Timur bu stratejisi sayesinde ordusundaki develerle düşman fillerine karşı Hialal Taktiği uygulamış ve filleri etkisiz hale getirmiştir. Ayrıca Timur, filleri sadece ateş ile korkutmuyordu. Yenilen ordusuna karşı; üçgen şeklinde, demirden çatallar yaptırıp bunları geceleyin fillerin yolu üzerine attırmıştır.(5) Sabah olup savaş düzeni alınınca Timur; askerlerine geri çekilmelerini emreder.(6) Düşman askerleri ise Timur’u takibe başlar ve demir çatalların atıldığı bölgeye gelir.(7) Bu çatallara basan filler acıdan ürküp geriye dönerek kendi adamlarını ezerler ve onların yenilmelerine neden olurlar.(8)
___________

(1) Clavijo, Kadiz’den Semerkant’a, s. 223.

(2) İbn Arabşah (1986), ‘Acâ’ib el-Makdûr fî Nevâ’ib Teymur, yay. Ahmet Fayız elHımsî, Beyrut, syf. 166-167.

(3) İbn Tagrîbirdî (1956), en-Nucûm ez-Zâhire fî Mulûk Mısr ve’l-Kahire, Matbaa Dâru’l-Kutub el-Mısrıyye, XII, Kahire, syf. 262.

(4) Yüksel, “Arap Kaynaklarında Timur”, Bilig, 31, 2004, s. 91-92.

(5) İbn Arabşah, a. g. e., syf. 164-166.

(6) İbn Hacer (1994), İnbâ’ el-Gumr bi-Enbâ’ el-‘Umr, yay. Hasan Habeşî, II, Kahire, syf. 9-10.

(7) İbn Tagrîbirdî, a. g. e., syf. 262-263.

(8) Yüksel, a. g. e., s. 91-92.





ALTIN ORDA’YA KARŞI UYGULADIĞI TAKTİK

Timur, Terek Nehrinin yakınlarında ordugâhını kurduktan sonra, Altın Orda elçilerini ağırladı. Görüşmeden önce su içtiği kabına geyik kanı dolduran Timur, elçiler ile görüşürken kabından bir yudum aldı ve öksürerek tükürdü.(1) Altın Orda elçileri onun hasta ve ölmek üzere olduğunu zannederek hakanları Toktamış’a bu bilgiyi götürdü. Bunun üzerine Toktamış bu bilgi üzerine oraya gözlem için bir birlik gönderdi. O sırada Timur ordugâhında kadınlara asker kıyafetleri giydirerek ordunun karargâhta olduğu izlenimi vermiştir. Kendisi asıl ordusuyla nehirden dolaşıp Altın Orda ordusunu ve Toktamış’ı hazırlıksız yakalamış ve kolayca yenmiştir.(2)
___________

(1) İbn Arabşah, Tamerlane.

(2) İbn Arabşah, Acaibu’l Makdur.





BÜYÜK ORDULARA KARŞI UYGULDIĞI TAKTİK - I

Timur’un Mâverâünnehir’de güçlendiğini duyan Moğol orduları, Timur Ordusu ile düz bir ovada karşılaşmıştır. Timur, kendi ordusundan kat kat büyük Moğol ordusunu hiç asker kaybetmeden kovalayıp savaşı kazanmıştır. Timur, askerlerinin atlarının arkasına büyük yapraklar ve dallar bağlatarak, koşan atların ortalığı toz dumana katmasını sağladı ve Moğollar’da üzerlerine büyük bir ordu geldiği sanısına uyandırdı. Halbuki o ordu 200 kişilik bir süvari birliğiydi. Timur bu taktiği ile Moğolları kaçırmayı başarmış ve yaptığı savaşı kazanmıştı.(1) Ayrıca bu taktiği Maveraünnehir hâkimi olan İlyas Hoca’ya da yapmıştır. Timur küçük ordusu ile Maveraünnehir’de olan kaleleri kuşatırken hep ortalığı toz ve dumana katar ve kale komutanlarına ordusunun büyük olduğu hissiyatını verir.(2)
___________

(1) Şerefeddün Ali Yezdi, Zafernâme

(2) Özer, “Timur’un Yaptığı İşlere Toptan Bir Bakış”, s. 454.





BÜYÜK ORDULARA KARŞI UYGULDIĞI TAKTİK – II

Timur kendinden büyük olan Moğol ordularına karşı sabah etrafı atları ile toz ve dumana katarken akşam etrafta büyük ateşler yakarak ordusunun büyük olduğunu göstermiştir. Yine İlyas Hoca ile giriştiği bir savaşta bu taktiği kullanmıştır. Beş yerde büyük ateşler yakarak ordusunu büyük göstermiştir.(1) Moğol ordusunu psikolojik olarak yenen Timur az sayıdaki ordusu ile çok sayıdaki Moğol ordusunu rahatlıkla yenmiştir. İlyas Hoca ve Şir Muhammed önderliğindeki Moğol Ordusu ise bu yenilginin ardından bir daha toparlanamamıştır.(2) Ayrıca Timur bu taktiği sadece meydan savaşlarında değil kale kuşatmalarında da kullanmıştı. Alınması güç ve etrafı sarp olan bir kaleyi 300 askeri ile kuşatmıştı. Askerlerine emir vererek kalenin etrafına ateşler ve meşaleler yakmasını söyledi.(3) 300 asker yaklaşık 7 bin meşale yakarak kaledeki 2 bin düşman askerini korkutmuştur. Düşman yakılan bu ateşleri görünce büyük bir ordunun geldiğini düşündü ve kaleyi teslim etti. Timur ise psikolojik olarak çöken kaleyi kolayca fethetmişti.(4)
___________

(1) Barthold, Uluğ Beg, s. 85-86.

(2) Sahibkıran Emîr Timur, Timur’un Günlüğü, s. 44.

(3) Şerefeddün Ali Yezdi, Zafernâme, s. 213.

(4) İbn Arabşah, Bozkırdan Gelen Bela, s. 186.





BÜYÜK ORDULARA KARŞI UYGULADIĞI TAKTİK - III

Timur, elindeki az birlikler ile Gürcistan kalesini almak istiyordu. Bu kale fethi sırasında ise çok kullandığı “Şahbun” denilen bir taktiği kullanmıştır. Kaleyi gizlice çevreleyen Timur gece olmasını beklemişti, kaleye gizlice girip kendisinden kat ve kat büyük olan Gürcü ordusunu gece baskını ile harap edip kaleyi almıştır. Ayrıca bu taktiği 243 kişilik ordusu ile 12 bin kişilik Emir Musa askerlerine karşı uygulamış ve Kars Kalesini düşürmüştür.(1)(2)
___________

(1) Johannes Schiltberger, Türkler ve Tatarlar Arasında 1394-1427.

(2) Timur, Tüzükât-ı Timur, s. 24.





HİNDİSTAN’DAKİ BUZUL DAĞLARINI GEÇMEK İÇİN KULLANDIĞI TAKTİK

Timur, Hint seferi sırasında nehirleri ordusuyla yüzerek geçmişti, 900 km’lik kızgın çölleri yürüyerek geçmişti ama şimdi önlerinde büyük bir dağ vardı ve önce sıcaktan sonra soğuktan etkilenen ordu neredeyse kırılma eşiğindeydi.(1) Timur’un, dağlar çevresinden dolaşarak geçecek kadar zamanı yoktu. Ordu komutanları Timur’a ne yapılmasını sormuştu. Timur ise biraz düşünmüştü. Bu dağları geçmenin bir yolu olmalıydı. Ona göre ordu uçmalıydı! Bunu duyan ordu çok şaşırmıştı fakat Timur bunu söylerken her zaman ki gibi çok ciddiydi. Timur ordusuna dağın zirve kısmına ve oldukları(eteklere) yere büyük kazıklar çakılmasını söyledi. Bu kazıklar birer iple sarıldı ve sepetler bağlanıldı. Ardından ince hesaplamalar ile makara sistemleri kuruldu.(2) İlkel teleferik sistemi kurulduktan sonra Timur, büyük ordusunu sepetlere bindirdi. Ardından ordu yükselerek zirveye çekildi.(3) Bu sistem Hindistan seferi sırasında tam beş kere uygulanmıştı. Bu taktik önce zirveye çıkmak için sonra iki dağ arasından geçmek için ve son olarak eteklere inmek için kullanılmıştı.(4) Timur, sepetler ile dağın eteklerine inerken ordusuna gördüğü tüm ateşe tapan Hintlileri öldürmesini söyledi. Timurlu ordusu oklarını ateşe verip Hintlilere çevirdi. Hintliler yukarından uçarak inen büyük bir ateş ve duman görüntüsü görünce kaçmaya başladı. Timur bu taktiği ile sarp dağları hiçbir asker kaybı olmadan geçmiş ve göğü ateşlerden çıkan duman ile kaplamıştı.(5) Ayrıca Timur, Hindistan seferinde 1 günde 3 muharebe, 1 ayda 20 meydan muharebesi, 1 yılda 24 meydan savaşı ve 13 kale kuşatması kazanıp yedi ayrı koldan sefere çıkarak bir ilki gerçekleştirmiştir.(6)
___________

(1) Betrice Forbes Manz, Bozkırların Son Göçebe Fatihi, s. 277.

(2) bkz. “https://issuu.com/gulsahatalay/docs/hammer_buyuk_osmanli_tarihi_2.cilt

(3) Gibbons, 1, 65, c. 6, s. 340.

(4) Joseph von Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, c. 2, s. 38.

(5) M. Turhan Tan, Timur, s. 85-90. 

(6) Justin Marozzi, İslamın Kılıcı.





GÜRCÜLERE KARŞI KULLANDIĞI TAKTİK

Timur, şehzadeleri ve devlet adamları ile görüştükten sonra 1400 yılında Gürcistan’a gaza yapmaya karar verir. Ordusunu hazırladıktan sonra Giorgi’nin vilayetine doğru harekete geçti. Berda yakınlarına geldikten sonra burada çadır kurdular kısa süre sonra ise Gürcistan önlerine geldiler.(1) Timur her zaman olduğu gibi bu seferinde de teslim ol çağrısı yapar. Bir elçi göndererek Giorgi’ye nasihatlar da bulundu. Timur, Giorgi’ye eğer biat ederse vilayetinin başında kalacağına fakat teslim olmayı reddederse ülkesini geçmişte olduğu gibi tekrar perişan edeceğini söyleyerek haber gönderdi.(2)(3)(4)(5) Giorgi ise elçinin aktarmış olduğu bu sözlere çok sinirlenerek elçiye kötü cevaplar verdi ve ayrıca Timur’un dininin barbar olduğunu söyledi. Timur bu yanıtlar karşısında ordusuna Giorgi’nin vilayetine girmesini emretti. Bunun üzerine Gürcüler dağlara kaçıp sığınmaya başladılar. Çünkü bu halk evlerini ve savaş alanlarını sarp olan tepelere ve mağaralara yapmışlardı.(6)(7)(8) Gürcüler tarih boyunca bu taktiği uygulayarak ve yükseklik avantajını kullanarak birçok orduyu perişan etmişlerdi. Sırada Timur’un ordusu vardı. Timur’un askerleri bu mağaralara çıkmaya çalışırken Gürcüler bu mağaralardan oklar yağdırarak orduya zayiat vermeye başladılar. Bunun ardından Timur, Gürcü ordusunu etkisiz hale getirmek için çareler düşündü. Biraz düşündükten sonra çareyi bulmuştu. Askerlerine gizlice mağaraların üstüne çıkmalarını emretti. Ardından sepetler ve uzun ipler ile askerlerini mağaraların üstünden sarkıttı. Mağaralara giren Timurlu askerler, Gürcü ordusuna ateşli oklar ve mızraklar ile neft attılar.(9)(10) Böylece mağaranın içinde büyük yangın çıkarttılar. Dumandan dolayı boğulan Gürcü askerleri, dışarı çıkarak düzenlerini bozdular ve Timur’un ordusuna yem oldular. Giorgi ise Timur’un askerleri tutsak edip kaleyi aldığını duyunca kaçtı. Bu sıralarda ise Gürcü büyükleri ve âlimleri Timur’un yanına gelerek aman dilediler.(11)(12)
___________ 

(1) Mîrhvand, Ravzatu's-Safa, c. VI, Tahran 1336, s. 345.

(2) Nizamüddin Şâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, Ankara 1987, s. 256.

(3) Şerefaddin Ali-i Yezdî, Zafernâme, yay. Muhammed Abbasî, c. I, Tahran 1336, s. 172.

(4)
M. Brosset, Histoire De la Georgie, Par. I., S. Petersbourg 1849, s. 665.

(5) Minorsky, "Tiflis", İA, c.XII/I, Eskişehir 1987, s. 270.

(6) W.E.D. Allen, A History of The Georgian People, London 1971, s. 124.

(7) M. Brosset, a. g. e., s. 665.

(8) Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 257.

(9) Şerefaddin Ali-i Yezdî, a. g. e., s. 173.

(10) N.Berdzenişvili-S.Canişia, Gürcistan Tarihi (Başlangıçtan 19. Yüzyıla kadar), Türkçeye Çev. Hayri Hayrioğlu, İstanbul 1997, s. 200.

(11) Nizamüddin Şâmî, a. g. e., s. 257. (12) Şerefaddin Ali-i Yezdî, a. g. e., s. 174.











3 Ağustos 2020 Pazartesi

Sezar'ın Seferleri

(Bu yazımız; "Türkler" adlı konu başlığı dışında yazılmış ve öğrenilmesi gereken bir hükümdar adına yazılmıştır.)



    Sezar’ın valilik yaptığı yıllar ve diktatör olduğu yıllarda birçok başarısı vardır. Bu başarıları hem siyasi hem de askeri hamlelerle elde etmiştir. Günümüzde bile okutulan ve öğrenilen bu başarılar Sezar’dan sonra Roma’nın, bir İmparatorluk seviyesine gelmesini sağlamıştır. 


Sezar’ın İlk Büyük Askeri Başarısı: 

Sezar, babasını kaybedip geçinmek için borçlandıktan sonra çok sıkıntılar çekmekteydi. Ayrıca amcası, rakibi Sulla tarafından öldürülmesi ve Sulla'nın diktatör olması onu iyice zorluyordu. Bunun üzerine bu sıkıntılardan kurtulmak, ün sahibi kazanmak ve borçlardan kurtulma ümidi ile Hispania Ulterior (Günümüz güney doğu İspanya’sına) yönetici –vali- olarak gitmiştir. Burada birçok zaferler kazanan Sezar, Kuzey Batı İspanya’da Callaici ve Lusitaniler ile savaşarak onların topraklarını almıştır. Ayrıca bu kabileler dışında birkaç kabile ile de çatışmaya girmiştir. Valilik yaptığı İspanya bölgesinde bu başarılardan dolayı askerleri onu imparator olarak selamlamıştır. Sezar bu askeri başarılardan dolayı saygı toplasa da hala çok borçluydu. Bu borçları ödemek için zengin bir general olan Crassus’a başvurmuştur. Crassus ona rakibi Pompey’e karşı, muhalif olması durumunda borçlarını ödeyeceğini söyledi. Sezar bunu kabul etti ve Crassus, Sezar’ın birçok borcunu ödeyecek kadar Sezar’a para yardımında bulundu. Geri kalanlara ise garantör olmuştur. İspanya valiliğinden sonra Roma Zafer alayı ile ödüllendirilen Sezar’ın, hedefinde aslında konsüllük vardı ve o Roma şehrine girmek için konsüllüğü seçti. 


Birinci Konsüllük: 

Sezar, konsüllük için ittifak toplarken MÖ 59 yılında Bibulus ile konsül seçilmişti. Sezar, borcu yüzünden Crassus’a bağımlı kalmıştı fakat o, MÖ 70 yılında Crassus ile birlikte konsülük yaptığı fakat şuan kavgalı olduğu Pompey ile de iyi geçinmek istiyordu. Bu yüzden Sezar ikisinin arasını bulup bu iki general ile politik ve askeri nüfuzlarını birleştirip resmi olmayan bir ittifak kurup “Birinci Üçlü Yönetimi” başlatmış oldu. Bundan çok korkan ikinci Konsül Bibulus bu üçlü yönetime çamur atsa da Pompey’in başarılı hamleleriyle bu sorunlar giderilmiştir. Altı ayın sonunda Konsüllük görevi biten Sezar, dört lejyonun komutasını eline alıp Galya’ya vali olarak gitmiştir. 


Sezar’ın Galya Seferi ve Galya’nın Fethi: 

Sezar’ın Galya Seferi sırasında yaptığı 18 büyük savaşın ilk muharebesi Arrar Nehri’nde olmuştu. Bu nehri geçmek isteyen Helvetler gece yarısını bekleyip sal ve kayık yapıp geçmek için hazırlanıyorlardı. Sezar bu bilgiyi öğrenmişti ve beklenmedik bir gece baskını ile Helvetleri yenmiştir. Bu savaş üzerine Sezar, ordusunu yenilemek için Bibracte’ye doğru geri çekildi ve orada 4 lejyonluk ordusuna 2 lejyon daha katılmıştı. Bu geri çekilmeyi haber alan Helvetler öncül Roma birliklerine saldırarak Sezar’ı Bibracte’de yakalamıştır. Tepede kalan Helvetler, Dağ’ın eteğinde kalan Sezar’a saldırmalarıyla Bibracte Savaşı başlamış oldu. Sezar bu hücumu engellemek için mızraklı lejyonları kullanıp bu hücumu engellemiştir. Çarpışma bir müddet sürdükten sonra kazanan taraf Romalılar olmuştur. Bu savaşta Sezar’ın yazdıklarına göre onun 6 lejyondan oluşan ordularına karşı Helvetler’in 92.000 silah kullanmayı bilen 368.000 kişilik kabile güçleri vardı ki bu savaşın kazanılma sebebi ise eğitimsiz Helvet kabile güçleriydi. Sezar aynı yıl Germanya’da yaşayan 7 Germen kabilesinin Roma topraklarına gelmesini engellemek için Vosges’te olan Germen çadırlarına ilerlemişti. Germenler birkaç aylık kaçıştan sonra Sezar’ın karşısında savaş düzeni alıp savaş meydanına gelmişti. Bu kaçışın nedeni Suberler’in, bir büyücünün kehanetinden korkup 1 ay beklemeleri idi. Savaş alanında düzenli bir orduya sahip olan 7 Germen kabileleri Roma lejyonlarının saldırılarını engellemek için falanks birliklerini düzene sokmuştu. Bu birlikler karşısında Sezar çok zorlansa da ittifak yaptığı Crassus’un oğlu bu savaşta atlı birlikleri ile savaşıp falanksların düzenini bozmuştur. Bunun ardından hücum emri veren Sezar Vosges Savaşın’da 7 Germen kabilesini yenmiştir. Bu yenilgi ardına Germen kabileleri Kelt kökenli Germen kabileleri ile ittifak kurup bu ittifaka Britanya’dan gelen Galliler’de gelerek sağlamlaşmıştı. Bu ittifakı duyan Sezar Aisne’de bir Germen kalesinin 1km uzağına çadır kurdurdu. Bu ittifakın ordusu Sezar’a karşı çıkmaktan korkuyordu ve bütün ordu kaleye sığındı. Sezar’ın sekiz lejyonluk ordusunun yanında Giritli okçular ve en önemlisi ise taş atan sapancılar ve mancınıklar vardı. Sezar, sığınan ittifak ordusuna karşı mancınıklar ile kale surlarına atışlar yapsa da bir sonuç elde edemedi. Bu atışlar başarılı olmasa da kaledeki Suession kralı Galba bu atışlardan korkup teslim olmuştur ve Sezar Axona Muharebesini kazanmıştır. Bu muharebeden sonra bir bir Galyada ki kabileleri itaat altına alan Sezar, Kuzey Galya’da bir savaşçı kabile olan Nerviler’in itaat etmemesi üzerine Sabis Nehri'nin karşısındaki Belga Kabilesinden olan Nerviler’in kalesini kuşatma altına aldı. Nehri geçip kuşatma makineleri ile şehri almaya çalışan Sezar öğle vakti kaleye teslim olmasını söylemiştir, kaledekiler panik yapsa da teslim olmamıştır. Nerviler plan kurup bir gece baskını ile Roma lejyonlarını öldürmek istemişlerdir. Gece olunca Nerviler gece baskını yapar ve Roma orduları geri çekilmek zorunda kalmıştır fakat arkalarında Sabis Nehri olduğu için geri çekilemezler. Sezar, Az kalsın kaybedilecek olan savaşı lehine çevirip nehri arkalarına alarak ilk önce savunup sonra saldırıya geçerek durumu kendi lehine çevirip Sabis Muharebesini kazanmıştır. Muharabe de Sezar’ın 8 lejyon ordusuna karşı Nerviler’in 75000 kişilik bir ordusu vardı. Bu ordunun 60000 öldürülmüş ve geri kalanları ise halk ile birlikte köle olarak satılmıştır. Bu savaş üzerine birçok Galya kalesi savaşılmadan Sezar’a teslim olmuştu. Fakat bunların arasından biri Sezar’ın teslim ol çağrısına kulak asmadı. Bu kale ise Atuatuci Kalesi’ydi. Bu kale halı –yani Belgalar- Sezar’a karşı büyük bir savunma göstermeye hazırdılar. Sezar bu haberi alır almaz direk (MÖ 57 yılında) Atuatuci Kalesine yöneldi. Belgalar, kaleden çıkıp Sezar’ı karşıladı. Kale önünde büyük bir savaş oldu ve savaşı Sezar kazandı. Belga halkı silahlarını bırakıp teslim oldular fakat sonraki gece Roma kampına saldırmayı denediler. Bu saldırıda başarısız oldular ve Sezar tüm halkı katletti ayrıca kaleye girip büyük bir yağma başlattı. Sezar MÖ 56 yılında hiç çatışmaya veya savaşa karışmamıştı. Bunun sebebi ise süresi dolan valiliğinin konsüller tarafından uzatılıp uzatılamayacağıydı. Birinci Triumvirlik (Sezar, Pompey, Crassus) birlikte bir karar vererek bu süreyi bir beş yıl boyunca daha uzattı. Yıl MÖ 55 yılına gelmişti Sezar Britanya işgali sırasında arkasında bir güç bırakmamak için Germen kabilelerine saldırmayı düşündü. Germen kabileleri bu olayı duyduktan sonra Sezar’a, eğer Galya’dan toprak verilirse Galya’ya ve Roma topraklarına saldırılmayacağını söylediler. Sezar bunun geçici bir oyun olduğunu biliyordu. Bu yüzden Germenler ile savaşmakta kesin kararlıydı. Hollanda’nın Brabant bölgesine giren Sezar, MÖ 55 yılında Usipetes ve Tencteri adlı iki Germen kabilesi ile karşılaştı. Bazı kaynaklara göre düşman sayısı 430 bin verilse de günümüz tarihçileri tarafından bu kabul edilemez bir şeydi. Çünkü Sezar savaş başlamadan önce Germen kabilelerine bir birlik yollayarak onları yenmesini istiyordu. Eğer düşman ordusu büyük olsaydı Sezar asla birlik yollamaz tüm ordu ile harekete geçerdi. Sezar, Germen kabilelerine karşı bir birlik yollamıştı fakat bu birlik hemen yenildi ve geri çekildi. Sezar ise tüm orduyu toparlayıp harekete geçmeye karar verdi. Germenler bunun üzerine barış istedi fakat Sezar’ın barıştan yana gözü yoktu. Ardından Sezar, Germen kamplarına ilerledi ve atlıları tüm kampları yaktı. Aniden saldırıya uğrayan Germen askerleri yanarak kaçmaya başladı. Fakat Sezar tüm kaçan askerleri de öldürünce Kessel Savaşı'nı kazanmış oldu. Arkasında büyük bir güç bırakmayan Sezar, iki yıl boyunca Britanya’dan gelip kendisine karşı savaşan Galliler’e karşı, o da Britanya’ya MÖ 55 yılında çıkarma yapıp ilerlemiştir. Düzgün bir gemisi olmamasına rağmen Britanya askerlerinden zorla aldığı gemileri toplayarak büyük gemiler inşaa ettirip Britanya çıkarmasını başarılı ile sürdürmüştür. Adaya çıkarma yaparak ileride yeni fetihlerin önünü açan Sezar amacına MÖ 54 yılında ulaştı. Galya Seferinde hızını kesmeyen Sezar, Belçika’nın Namur bölgesine ilerledi. Namur halkı Sezar’a teslim olmayınca Sezar bu şehri kuşatmaya aldı. Sezar’ın, Britanya çıkarmasından sonra direk Namur Kalesine gitmesinin sebebi Namur komutanı olan Ambiorix’in Sezar’a karşı büyük bir muhalif toplamasıydı. Namur kalesini kuşatan Sezar, kış mevsiminin zor şartlarına ve Ambiorix’in zorlayıcı savunmasına rağmen kaleyi MÖ 54 yılında alır. Ambiorix ise daha büyük ve etkin bir isyan çıkarmak için Namur kalesinden kaçtı. Eburone halkını örgütleyen Ambiorix, kışa kadar sürecek büyük bir isyanı MÖ 54 yılında başlattı. Hala Namur kalesinde olan Sezar, Ambiorix’in büyük bir ordu toplayıp buraya geleceğini bildiği için Roma’dan büyük komutanları bu kaleye çağırdı. Fakat bu sonun başlangıcı olmuştu. Çünkü gelen Roma generalleri (Cotta ve Sabinus) birçok yerde tartışmaya düşerek isyanı kışa doğru uzattılar. Büyük bir güç toplayan Ambiorix ise Namur kalesine doğru harekete geçti. Kaleye geldiğinde büyük bir tartışmanın olduğunu duyunca çok sevinmişti. Romalı generaller ise tartışmayı devam ettirmeyi sürdürse de şiddetini azalttı ve o günün sabahında ağır bir yükle kaleyi terk ettiler. Cotta ve Sabinus’un tartışması o kadar büyümüştü ki Sabinus kızgınlığına yenik düşerek Ambiorix ile barış yapmayı istedi ve Eburone kampına gitti. Fakat Cotta barış değil savaş yapmak istiyordu. Bu yüzden Cotta, Sezar’dan habersiz saldırıya geçti fakat Ambiorix bu saldırıyı kolayca püskürttü ve Cotta’yı öldürdü. Ardından Ambiorix, Sabinus’un barış teklifini hile olduğunu düşünerek Sabinus’uda öldürdü. Ambiorix Cotta ve Sabinusu yendikten sonra Belçika’da tekrar bir isyan çıkarmayı düşündü fakat Sezar istihbaratı sayesinde Ambiorix’in karşısına lejyonlarını toplayıp büyük bir güçle çıktı ve çok kayıp verdikleri isyanı MÖ 53 yılında bastırmayı başardı. Sezar tüm isyanları bastırdığını düşünse de bu seferde Galya’da Vercingetorix isyan çıkarmaya başlamıştı. Sezar, Vercingetorix’in isyanını bastırmak için onla MÖ 52 yılında Vellaunodunum, Genebum ve Noviodunum muharebelerini yapıp bu üç muharebeyi kolayca kazandı. Kolayca kazanmasının sebebi Vergingetorix’in ordusunun az olması ve Sezar’ın yeni lejyonlar ile saldırması bu isyanları bir müddet bastırmıştı. Vercingetorix, Sezar’ı böyle yenemeyeceğini anlayınca taktiğini değiştirmek istemiştir. Roma’ya karşı ayaklanan kabilelerle bir konsey toplayıp plan kurdular. Bu plana göre Sezar, kale kuşatması sırasında, Vercingetorix Roma ordularının erzağını kesip bütün yiyecek ve içecekleri zehirleyerek Roma lejyonlarını kırıp savaşı kazanmak istiyordu. Sezar ise bu 3 savaşın ardından hâkimiyetini tam olarak kabul ettirmek için Avaricum kalesini kuşatmaya gitmiştir. Bu kuşatma sırasında büyük ve yeni kuşatma makineleri inşa ederken Vercingetorix ise kalenin arka tarafına geçip gelen erzakları yağmalayıp suları ve hayvanları zehirlemiştir. Kuşatma sırasında makine yapımını bitiren Sezar orduya erzak yardımı gelmediğini ve bütün suların zehirlendiğini öğrendiğinde ordusu ona propaganda yapmıştı. Bunun üzerine Sezar kuşatmanın kalkmayacağını ve bu barbarların çıkarttıkları isyanlardan dolayı Roma’nın intikamını alacağını söyleyerek ordudaki telaşı dindirmişti. Ordu yemek olarak atlarını kesip at eti yiyorlardı. Vercingetorix’in bu planından dolayı kaleyi almakta zorlanan Sezar, yaptırdığı kuleler ile surları aşıp kaleyi birkaç gün sonra alır fakat bu zor şartlardan dolayı kaledeki 40000’e yakın bütün halkı öldürmüştür. Avaricum Muharebesinden –kuşatmasından- galip gelen Sezar bu kaledeki yiyecek ve içeceklerle ordusunu dinlendirmiştir. Vercingetorix ise muharebeden kaçmıştı ve Sezar’ın buradan sonraki ilk hedefinin Gergovia Kalesi olduğunu öğrendikten sonra komşu kabilelerden destek alarak bir ordu ile kaleye yürümeye başladı. Sezar ise bu planın intikamını almak için ve savaş alanından kaçan Vercingetorix’i yakalamak için askerlerini tam dinlendirmeden harekete geçmeye başladı ve yönünü Gergovia Kalesi’ne çevirdi. Ama Vercingetorix Kale’nin önüne kampını kurmuş ve gelirken bütün yolları yıktığından biraz zaman kazanıp çadırını kalenin yani tepenin oraya kurup yükseklik avantajını eline geçirdi. Sezar ise 5 gün sonra geldiğinde Vercingetorix’in tepede olduğunu görünce çok şaşırmıştı. Arazinin dağlık olmasından dolayı işini riske bırakmak istemeyen Sezar iki ayrı kamp kurmuştur. Bu kampların arasına ise 3 metre derinliğinde iki sıra hendek kazılmasını emir verdi ve Gergovia kalesini hendeklerle çevrelemiştir. Tek sıkıntı ise tepede kalan Vercingetorix’i hendeklerle çevrili olan düzlüğe indirmekti. Bunu yapmak için ise bir lejyonu yem olarak kullandı ve oradan uzaklaşarak ana kampa döndü. Vergingetorix bunun bir yem olduğu anladı ve tuzağa takılmadı. Sezar bunu gördüğünde ordularına geri dönmesini ve başka yerde kamp kuracaklarını söyledi fakat çok uzakta olduğu için yem olarak kullanılan lejyonlar bu emri hücum olarak algılayarak kaleye hücuma kalkıştı. Fakat Vercingetorix yüksekte olduğu için bu lejyonu yenmiştir ve Sezar’ın verdiği emirin yanlış anlaşılmasından dolayı Gergovia Muharebesi kaybedilmiştir ve bu muharebede tam 700 lejyoner ölmüş ve 6000’i yaralanmıştı. Bu sıralar Birinci Üçlü yönetim tam anlamıyla bitmişti. Partlar’a savaşa giden Crassus savaşı kaybedip savaş alanında ölmüştü. Bunun ardından Pompey’in düşünceleri çok sarsılmıştı ve bu yönetimin imzası olan Sezar’ın Kızı yani Pompey’in Eşi ölünce yönetim tamamen bitmiştir. Normalde Prokonsüllüğün (Valiliğin) süresi 1 yıl olmasına rağmen Sezar Galya’da yaklaşık 10 yıl kalmıştı. Gergovia Muharebesini kazanan Vercingetorix, Sezar’a bir pusu kurarak onu tamamen yok etmek istiyordu. Sezar’ın geri çekilme rotasının Vingeanne bölgesi olduğunu öğrenince o bölgeye pusu kurdu. 15 bin asker ile Vingeanne bölgesine pusu kuran Vegingetorix, Sezar’ın gelmesini bekledi. Sezar ise kısa süre sonra 5 bin atlı ile bölgeye gelmişti. Gergovia zaferinden gaz alan birkaç galyalı askerler Vegingetorix’in emrini almadan Sezar’a saldırdı. Sezar pusuya düştüğünü anlamıştı fakat düzensizce saldıran Galya birliklerini yenmeyi başarmıştı. Vegingetorix, kurduğu pusunun suya düştüğünü anlayınca ve ordusunu daha fazla kaybetmemek için Alesia kalesine çekildi. Alesia Kalesine gittikten sonra burada bütün Germen ve Galya kabilelerine haber vererek isyan çıkartıp bu kaleye yardım etmelerini söylemiştir. Bu arada bu isyanın kıvılcımını duyan Sezar surlarla çevrili Alesia Kalesinin önlerine gelmişti. Sezar’ın yaklaşık 60000 kadar askeri vardı. Kaledeki Vercingetorix’in ise yaklaşık 80000 kadar askeri vardı. Vercingetorix’in bu kaleyi seçmesinin nedeni kalenin yükseltide olması ve kalenin dört bir yanı nehirlerle çevrili olmasından kaynaklıydı. Sezar bu dezavantajlardan dolayı harekete geçmiyor, Vercingetorix ise kaleden dışarı çıkmıyordu. Sezar biraz düşündükten sonra aklına bir fikir gelmişti. Kalede 80000 asker ve halk olduğundan dolayı kale fazla erzak olmadan çok duramazdı. Sezar kaleyi kuşatıp Galyalıların açlıktan ölmesini bekleyecekti fakat Sezar olası bir saldırıya karşı işini riske atmayarak askerlerine kalenin etrafına 18km uzunluğunda, 4m yüksekliğinde bir sur inşa etmelerini emretmişti. Bunun yanında Sezar gelecek bir baskını engellemek için nehirlerin kenarına çukurlar açıp su ile doldurup belirli aralıklar okçu kuleleri inşa edilip kazık diktirdi. Bu hazırlıklar 3 hafta gibi çok kısa bir sürede tamamlanmıştı. Vergingetorix kaleye girmeden önce komşu kabilelere haber yollamıştı fakat sur tamamlanmadan bir birlikle bir kez daha haber gönderip suru aşıp haberi daha da hızlandırmak için surun açık noktasına askerlerine yarma hareketi düzenlemesini söyledi. Sezar bu askerlerin yardıma gittiğini çok iyi biliyordu. Sezar, ilk yaptığı gibi askerlerine bu sefer de arkalarına bir sur daha inşa etmelerine emir verdi. Yine çok kısa bir sürede 21km uzunluğunda bir sur daha inşa edildi. O sırada kalede erzak çok az kalmıştı bunun ardından Vercingetorix kalan erzağı askerlerine verip halkı kaleden dışarı çıkarmıştı. Sezar kaleden çıkan bu halka merhamet etmedi ve dışarı almadı. Halk bunun ardından kaleye tekrar sığındı fakat bu seferde Vercingetorix onların girmesine izin vermedi. Galyalı askerler bu hareketin üzerine ufak isyanlar ve kargaşalar çıkarttı. Fakat bu isyanlar hemen durmuştu çünkü surlardan çıkan Galyalı askerler komşu kabilelere haber verip 100000’e yakın asker toplamıştı. Sezar bu durum üzerine iki ordu tarafından sıkışıp arada kalmıştı. Galyalılar hem içten hemde dıştan akşama kadar surlara saldırmaya kalktı fakat surlardan geçmeyince geri çekildiler. Ama bir müddet sonra tekrar saldıran bir Galya birliği surun açığını bulup buradan sura girmeyi başardılar. Roma ordusunun 3 katı kadar bir ordu olan bu birliğe karşı Sezar, elinde kılıç ile savaşa bizzat katılmıştır. Bunu gören Roma lejyonları daha da yüreklenerek savaş düzenini bozmayıp Galyalı askerlerin gedikten geçmelerine izin vermeyerek savaşmaya devam ettiler. Roma lejyonları daha tecrübeli olsalar da düşmanın sayısından dolayı çok zorlanmışlardı. Sezar her sur açığında birliklerinin yerlerini değiştirip farklı yerlerde savaşmalarını emretmiştir. Fakat her vakit surlardan gedik açıp giren Galya birliklerini görünce Sezar bir birliğini suru aşıp büyük delikten saldıran Galya ordusunu tepeden arkalamalarını emretmiştir. Bu yarma ve arkalama hareketinden sonra 40000 kadar kayıp veren Galyalılar geri çekilmişlerdir. Surda ise erzak bittiğinden dolayı Vercingetorix teslim olmuştur. Sezar ise Vercingetorix’i tutsak edip 5 yıl boyunca zindanda kaldı. Bu büyük fetihten sonra Galya’da pek direnen bir kale yoktu fakat biri hariç. Uxellodunum Kalesi yüksek yerlere inşa edilmiş her tarafından sular akan ve şehre her yerden erzak girecek şekilde tasarlanmış bir kaleydi. Bu kaleyi ise daha önce Alesia Kalesinden kaçmayı başaran Galya’lı Lucterius ve kalenin koruyucusu Drappes vardı. Lucterius, Alesia’daki kıtlığı ve zorluğu bildiği için bu kale için bütün tedbirleri alıyordu. Uxellodunum Kalesinin komutanları Sezar’ın Galya Sefer’ini bitirip Roma’ya dönmesini bekliyordu fakat Sezar yaptığı seferleri sağlama alıp Galya’yı tamamen bir Roma eyaleti yapmak istiyordu ve bu kalede çıkacak isyanın bütün Galya’yı isyana teşvik edeceğini ve Sezar, Konsüllerin kendisine iftira atmasından endişelendiği için bu kaleye Rebilus adlı komutana kaleye 2,5 lejyon yollayıp kuşatma altına almasını emretti. Rebilus’un, kaleyi kuşatması biraz uzun sürse de erzak giriş çıkışlarını kontrol altına almıştır. Bunun üzerine kalede erzak azalmıştır fakat Lucterius ve Drappes aralarında bir plan yaptılar. Bu plana göre, Lucterius halkın erzağını alıp askerlerine dağıtacaktı ve Drappes ise kaleden çıkıp gizlice kaleye tahıl girmesini sağlayacaktı. Bunun için kale dışında karanlık bir yere ordugâh kurup yola çıktı. Fakat Rebilus’un ajanları bu bilgiyi Rebilus’a aktardı ve Rebilus ise askerlerine daha dikkatli gözlem yapmalarını istedi. O sırada Drappes büyük bir tahıl alıp hayvanlarla gizlice taşıyordu fakat Romalı askerler bu hayvanların sesini duyunca Rebilus’a haber verdi. Rebilus ise oraya askerlerini göndererek tahılları yağmalayıp Drappes’i rehin almıştır. Rehin alınanlardan aldıkları bilgiyle sur dışındaki gizli karargâhı öğrenip orayı da yağmalamışlardır. Drappes ise fazla rehin kalmadan öldürüldü. Artık kalede halkın erzağı ile yetinen Lucterius kalmıştı. O sırada Sezar’a haber gönderildi ve kaleye yardıma gelmesini söylediler. Sezar ise çok kısa sürede kaleye gelerek 2 lejyonluk ordusuyla çok kısa sürede Rebilus’tan komutayı aldı. Romalı askerler buna çok şaşırmıştı çünkü Sezar çok kısa sürede gelmişti. Komuta’yı alan Sezar su kaynaklarını görünce bu kalenin su kaynakları kesilmeden düşmeyeceğini söyledi. Bir bir su kaynaklarını araştıran ve kaledeki kasabaya giden su kaynaklarını kesmeye uğraşan Sezar, küçük ırmakların hızını kesip lağımcılarla yönünü değiştirmiş ve büyük nehirlerin ise önüne mancınıkla taş atarak hızlarını kesip engellemeye çalışmıştır. Nehirlere setler çekip kazıklarla desteklemiş ve halkı savunan Galya’lı askerlerin bu seti yakmaması için ise yanına büyük okçu kuleleri inşa etmiştir. Sezar sonunda kasabaya giden bütün su kaynaklarını durdurmuş veya yönünü değiştirip başka yere akmasını sağlamıştır. Kısa süre sonra halkı koruyan askerler ve halk teslim olmuşlardır. Sezar ise teslim olma teklifini kabul etti fakat isyan çıkaran herkes öldürülmüş ve eli silah tutan bütün erkeklerin ise kolları kesilmiştir. Sezar’ın böyle bir ceza uygulamasının nedeni Galya’daki isyanların sona ermesini sağlamak ve Galya’nın bir Roma eyaleti olmasını sağlamaktı. Hatta Sezar diğer kale halklarına merhamet ettiği kadar bu kale halkına etmedi ve erkek çocuklarının da kollarını kestirmiştir ve ne kadar zalim ve acımasız biri olabileceğini göstermiştir. Sezar’ın ordusunda askerler olduğu kadar mühendislerde çok önemli yer tutuyordu. Ordusu bir günde yaklaşık 64km yol kat ediyor. Hatta Galyada’ki son büyük savaş olan Uxellodunum Muharebesinde bu kadar hızlı gelmesinin sebebi ve taşlardan yapılan su kanallarının yapılmasının sebebi budur. On yıl boyunca tüm Galya’yı 12 büyük savaş ve 11 büyük galibiyetle ele geçiren Sezar, 300 kabileye boyun eğdirmiş, 800 kent ele geçirmiş ve 160000’e yakın Germen, Galya’lı ve Galli’li askerleri öldürmüştür. 

    MÖ 50 yılında Sezar’ın büyük başarılarına karşı çıkan ve Partlarla savaşırken ölen Crassus’un yerine diktatör seçilen Pompey, senato kararı ile Sezar’a Galya Seferini bitirmesini, Roma’ya dönmesini ve bir daha konsül olamayacağını söylemiştir. Sezar, Roma’ya askerlerini bırakıp gittiğinde arka plana atılacağını bildiği için askerleri ile yasak olan Rubicon Nehrini geçerek “Ok yaydan çıktı” deyip İç Savaşı başlatmış oldu. 


İç Savaş:

Sezar Rubicon nehrinden geçer geçmez elinde olan 13. Lejyonu Roma’ya sürüp Pompey’i yakalamak istiyordu fakat Pompey’in o sıralar savaşa niyeti olmadığı için önceden Brindisium şehrine girip deniz yolu ile Dyrrhachium’a (günümüz Arnavutluk topraklarına) geçmiştir. Geçerken ise bütün gemileri yanında götürmüştür. Sezar ise onu karadan doğrudan yakalamak yerine şaşırtıcı bir şekilde tam 27 günde Hispania’ya (günümüz İspanya’ya) geçip orada Pompey’in vekilleri ile savaşmıştır. Bu aslında çok doğru bir karardı çünkü Sezar zaten Pompey’i 66 günde kolay bir şekilde İtalya’dan atmıştı. Pompey’i yakalayıp yenmek istiyordu bu yüzden arkada Pompey destekçilerini bırakmak istemiyordu. Sezar, büyük ordusunu ikiye bölmüştü bir birliği Pompey’i destekleyen Marsilya kalesi için bırakmıştı. Bu birlik Marsilya şehrini kuşatırken kendisi Hispania’da ki Pompey destekçileri ile savaşacaktı. MÖ. 49 yılında İlerda Savaşı ile Pompey’in vekillerini kolayca bozguna uğratan Sezar, yolda bıraktığı birliğin Marsilya Kuşatmasın da başarı elde ettiğini öğrenince hızlıca Roma’ya gitti. Roma’da diktatörlüğünü ilan etti ve hızlıca toparlandı. Kendisi Pompey’i yakalamak istediği için Pompey’in Kuzey Afrika’daki destekçilerini yenmesi için Gaius Scribonius Curio’yu Roma Cumhuriyeti’nin Kuzey Afrika eyaletine yolladı. Gaius Scribonius Curio, Kuzey Afrikada’ki Pompey destekçilerini Utica Savaşında MÖ 49 yılında kolayca yenmişti. Fakat destekçiler Kuzey Afrika’daki yerli krallık olan Numudia Krallığına kaçınca Gaius Scribonius Curio destekçilerin kökünü kurutmak için bu krallığa karşı saldırıya geçti. Fakat Numudia Kralı I. Juba yorulmuş olan Gaius Scribonius Curio’yu kolayca yenmişti. Aslında Gaius Scribonius Curio, Sicilya’da bıraktığı lejyonları çağırıp savaşa girmişti fakat I. Juba, Kuzey Afrika’nın yerlisi olduğu için savaş alının da ve taktiklerde daha üstün durumdaydı. Bu yüzden de Bagradas Savaş’ında MÖ 49 yılında Gaius Scribonius Curio’yu yendi ve hatta ele geçirip öldürdü. Sezar ise Pompey ile hesaplaşmak üzere harekete geçti ve MÖ 48 yılında Adriyatik Denizini aşarak Arnavutluk topraklarına girdi. Arnavutluğun Epirus bölgesine geldiğinde burada Pompey’in destekçileri ile karşılaştı. Pompey, Sezar’ı yavaşlatıp gelecek bir savaşta daha iyi hazırlanmak için Oricum Kalesi’ne komutanlarından bir kısmını bırakmıştı. Sezar ise Oricum Kalesine geldiğinde kalede yerli halkın olduğunu ve onları yöneten Pompey destekçilerini görmüştü. Pompey, yerli İliryalı halka güvenmişti ve birkaç general dışında asker bırakmamıştı. Sezar, dağlık olan ve kış şartlarında kuşattığı Oricum Kalesini, kaleyi savunan yerli halkın gözünü korkutarak MÖ 48 yılında ele geçirmişti. Bu strateji ile dağlık ve kış şartlarından etkilenmeyip asker kaybetmeyerek hızlıca ilerleyişine devam etti. Sezar, Pompey’in Dyrrhachium’da olduğunu öğrenince buraya yöneldi. Kısa süre Dyrrhachium’a gelir. Orada Pompey ile karşılaşır ve küçük çatışmalar yapar. Bu çatışmalarda Sezar 20 lojyonunu, Pompey ise 2000 lejyonunu kaybeder. Pompey bu çatışmalardan sonra vakit kaybetmeden Sezar’ın Hispania’da iken yapmış olduğu karargâhına çekilir ve olabildiğince bütün tepeleri kontrol altına almaya çalışır. Sezar’ın lejyon sayısı 10000 kadar, Pompey’in ise 30000 kadar idi. Sezar’ın ordusunda süvariler olmadığı için tepeleri kontrol edemiyordu veya tepelerde siper alamıyordu. Bunun yanında Pompey’in ordusu ise çok isteksizdi ve savaşmak istemiyordu. Sezar, Adriyatik Denizini arkaya alarak savunma hattı kurmaya başladı, fakat bu savunma hattı inşa edilirken Pompey bunu fark etti ve Sezar’a savunma hattını bitirmeden saldırıya geçti. Pompey, Sezar’ın yaptırdığı savunma hatlarını tam bitirmeden hücuma geçtiği için Sezar’ı savunmasız yakalamıştı ve siperlerden çok kolay geçmişti. Bu durum üzerine Sezar’ın lejyonları çok korkmuştu fakat Pompey aniden geri çekilmişti ve Sezar bu saldırı karşısında canını zor kurtarmıştı. Sezar, ertesi gün bir intikam saldırısı yapsa da Pompey bu hücumu geri püskürttü. Bu başarısız hücumun ardına Sezar’ın ordusu kaosa sürüklendi ve savaştan geri çekilmek zorunda kalmıştı. Pompey bu geri çekilmeyi tuzak sandı fakat Sezar savaş alanından bozgun alarak Teselya’ya geri çekildi. Farsala’ya kadar çekilen Sezar burada lejyonları ile siper aldı. Pompey ise atlı birlikleri ile hızlı bir şekilde Farsala'ya gelmişti. Sezar’ın bu savaşı kazanması çok zordu çünkü Pompey’in ordusundaki süvariler Sezar’ın ordusundaki süvarilerin 7 katı kadardı. Fakat Sezar Farsalus savaşında stratejisini göstererek bu dezavantajı kendi lehine çevirdi. Bunu ise yeteneksiz Pompey ordusunu tuzağa çekerek yapmıştı. Bu tuzak üzerine Pompey bütün süvari birliklerini kaybetmişti çünkü onun süvari birlikleri çok çaylaktı ve tuzağa düşecek kadar akılsız savaşıyorlardı. Pompey bunun üzerine yenilgiyi kabul edip Mısır’a kaçtı. Sezar, Pompey’i MÖ. 48 yılında Farsalus Savaşı ile yenmişti. Sezar bu galibiyetin ardından Roma’ya dönüp ilk kez diktatör oldu fakat diktatörlüğe atanmasından 11 gün sonra istifa ederek 2. kez Konsül oldu. Pompey ise Mısır’a giremeden Mısır kralı XIII. Ptolemaios’un emrinde olan Roma subayı tarafından ailesi önünde öldürüldü. Bu olaylar olurken Mısır’da Kral XIII. Ptolemaios ile Mısır vekili olan VII. Kleopatra arasında çatışmalar çıkmıştı ve Mısır’da iç savaş çıktı. Sezar ise Mısır İç savaşına karıştı ve Pompey’i izinsizce öldüren Ptolemaios’a kızdığı için Kleopatrayı tutmuştu. Bazı rivayetlere göre Ptolemaios, Pompey’in kesik başını görünce Sezar’a karşı duramayacağı için ağlamıştı. Sezar, Mısır’a gelip MÖ 47 yılında İskenderiye’yi kuşattı. Şehir XIII. Ptolemaios’un şehirden kaçması ile kolayca düştü. Sezar burayı ele geçirdi fakat burada halk tarafından kargaşa çıktmıştı. Bu kargaşayı kendisi bizzat dindirdiğinde Kral Ptolemaios’a ulaşması zorlanacağından oraya Mithridates’i ve onun yanına bir birlik bırakarak Nil deltasına doğru gitti. O sırada Mithridates küçük Mısır birliklerini bir bir yok ediyordu. Kargaşa’yı bitirdikten sonra hızlıca Sezar’a ulaştı ve iki ordu birleşip Kral Ptolemais’a doğru yürüdüler. Nil havzasında büyük bir savaş oldu. İki tarafın asker sayısı eşitti. Mısır birlikleri çok güçlüydü, İskender zamanında aldıkları taktikler sayesinde Makedon taktikleri ile savaşıyorlardı ve bu yüzden Sezar’ı çok zorluyorlardı. Mısır ordularının büyük mızrakları karşısında kılıçla hücum emri veren Sezar uzun mızraklı Mısır ordusunu kolaca dağıttı. Bunun sebebi ise Mısır ordusunun iç karışıklıklardan dolayı çatışmalardan bıkmasıydı. MÖ 47 yılında Nil Savaşını kazanan Sezar, Kral Ptolemaios’un kampına ilerledi fakat kral kampından yaklaşık 1000 kişi ile kaçarak gemiye bindi fakat fazla ilerleyemeden gemi alabora oldu ve Kral öldü. Nil Savaşı’nı kazanan Sezar, Mısır İç savaşını bitirdi ve Mısır’ı kendisine bağladı. Kleopatra’yı ise Konsül olduğu için Mısır valisi olarak atadı. Aralarında bir evlilik olmasa da çok kez ilişkiye girmişlerdir. Bir müddet Mısır’da kalan Sezar, Roma ordularının Pontus Kralı II. Farnekes’e yenilmesi üzerine Mısırdan çıkıp Zela’ya (Günümüz Tokat’a) doğru ilerlemiştir. Sezar karadan Fenike kıyılarından Suriye ittifakını güçlendirerek arkasını sağlama almıştır. Sezar Zela’ya gelerek II. Farnekes’i kolayca yenmişti ve bunun üzerine savaşın zaferi ile “Geldim, Gördüm, Yendim” sözlerini mektuba yazarak Roma’da bulunan yardımcısı Matius’a yolladı. Sezar, Zela savaşını yendikten sonra Roma’ya geçmiştir. Orada kısa süre kaldı ve tekrar ikinci kez bir yıllığına diktatörlüğe getirildi. Sezar, Pompey’i yenmişti fakat onun oğulları ve Cumhuriyet yanlısı Çato ile Scipio hala Sezar’ı ve yanlılarını istemiyordu. Sezar, Cumhuriyet yanlılarını yenip Roma’yı İmparatorluk seviyesine getirip hükümdarı olmak istiyordu ve bu yüzden Roma’dan ayrılıp deniz yolu ile Tunus’a vardı. Tunus’a girdiğinde ilk olarak Hadrumetum şehrinin önlerine geldi. Hadrumetum’da kendisine muhalif olan Gaius Considius Longus ile karşılaştı. Sezar, Roma’da hazırladığı ve dinlendirdiği ordusu ile Hadrumetum Kalesi’ni kuşattı ve MÖ 47 yılında hızlıca kaleyi ele geçirdi. Ardından Sicilya’dan gelecek erzak ve yardımı bekledi fakat istediğinden daha az erzak ve yardım gelmişti. Fakat bu onun moralini bozmadı ve Sezar ilerleyişini hızlı devam ettirdi. Hadrumetum’u aldıktan sonra Ruspina bölgesinde eski Pompey destekçisi olan Titus Labienus ile karşılaştı. Sezar, Titus Labienus’u Pompey ile birlikte Farsalus Savaşın da yenmişti fakat Titus ölmeden kaçmayı başardı. Sezar, kendisine muhalif olan Titus Labienus ile Ruspina bölgesinde savaşa girdi. Sezar, sayıca üstün olmasına rağmen yarım kalan ve eksik olan erzak yardımı yüzünden ve Titus Labienus’un daha önce burada kamp kurup bölgeyi iyi tanımasından dolayı MÖ 46 yılında Ruspina Savaş’ında yenilgiye uğradı. Fakat Titus’da bir şey kazanamamıştı çünkü o da en az Sezar kadar kayıp vermişti. İki ordu Ruspina bölgesinden geri çekildi. Titus yerli kabilelere haber göndererek onları yanına çekmeyi başardı. Sezar ise Sicilya’dan gelecek yardımı bekliyordu. Titus istediği güçte orduyu toplayınca Sezar’ın yardım gelmemiş ve kötü durumdaki ordusuna karşı harekete geçti. Bu iki ordu arasında küçük çatışmalar olsada bunlar sonuçsuz kaldı çünkü Titus’un emrindeki iki lejyon Sezar’ın yanına geçmişti. Bu iki lejyonun yer değiştirip Sezar’ın yanına gelmesinin nedeni Titus’un yerli kabilelerden ordu toplarken Roma lejyonlarına kötü davranmasıydı. Sezar bu iki lejyon sayesinde kurtulmuştu çünkü Titus lejyonlarını kabettiğini görünce Tunus’tan çekilmeye başlamıştı. Sezar, Tunus’ta büyük bir beladan kurtulmuştu fakat hala işi bitmemişti. Sezar, Titus’un geri çekilmesinden sonra hızlıca Sicilya’dan gelecek yardımı ve erzağı almıştı. Ordusu gelen yardımlarla 50 bin yaya ve 5 bin süvari büyüklüğüne ulaştı. Sezar, gelen yardımdan sonra Thapsus kentine harekete geçip Cumhuriyet yanlılarının sığındığı yere hücum edecekti. Sezar’ın geldiğini duyan Cumhuriyet yanlıları yerel Tunus halkı ve Numidya kralı I. Juba ile ittifak kurup ordularını birleştirdiler. Kralın 60 fili ve 2500’e yakın süvari birliği vardı. Bu birliklerin katılması ile Cumhuriyet yanlıları güçlerini arttırdılar. Sezar, MÖ 46 yılının 6 Nisan gününde Thapsus’a gelip şehri kuşatmıştı. Sezar filleri gördükten sonra okçularını ön saflara çekti, bu okçular üzerine Cumhuriyet yanlıları, düzensiz fil süvarilerini yanlış bir hamle yaparak Sezar’ın okçularına doğru hücum emri verdiler. Filler oklardan dolayı ve düzensiz olduklarından dolayı geri dönüp kendi ordularını ezdi. Bu olaydan sonra birçok yerli süvari birlikleri ve Kral Juba kaçıp canlarını kurtarmak istedi. Thapsus Savaş’ında artık sadece Cumhuriyet yanlılarının piyade askerleri kalmıştı. Sezar doğru bir hamle ile bu piyadelerin üstüne kendi süvarilerine hücum emri vererek yaklaşık 10000 kadar Cumhuriyet yanlısı askeri rehin aldı ve hepsini öldürdü. Bu 10000 askerin yanında Scipio’da vardı fakat o kaçmayı başardı lakin sonraları bir deniz savaşında ölecekti. Pompey’in oğulları da kaleden kaçınca kale de sadece Çato kalmıştı. Çato ise intihar edince kale tamamen düşmüştü. Sezar, Thapsus savaşını kazanıp kaleyi aldıktan sonra. Cumhuriyet yanlıları ile ittifak yapan Numidya halını ve kralını cezalandırmak için bütün Tunus çevresini alıp Roma’ya kattı ve 25 Temmuz’da Roma’ya döndü. O sırada Thapsus Savaşın’dan kaçan Pompey’in oğulları ve çok önceden kaçan Titus Labienus, Hispania’ya (Günümüz İspanya’ya) geçmiş ve yerel halkı Sezar’a karşı kötüleyip kaleleri bir bir ele geçirerek Sezar’ın oralara atadığı prokonsülleri (valileri) yerlerinden alıp kaleleri kendi yönetimlerine geçirmişlerdi. Sezar’ın atadığı Hispania valisi ve generali olan Fabius Maximus, Cumhuriyet yandaşları karşısında savaşı göze alamamış ve bekleyip Sezar’dan yardım istemiştir. Sezar ise bu haberi alır almaz ordularını toplayıp Roma’dan çıkmıştır. Sezar 1 ayda Obulcu’ya kadar geldi ve 1 ay sonra ise Ulipia kentini kurtardı fakat bu kentler Cumhuriyet yanlılarının aldığı kentlerle kıyaslanamaz bile. Ağır kış şartlarından dolayı Sezar, zorlansa da Ategua Şehrini kuşattıktan sonra kış felaketi geçmişti. Hatta bu durum Cumhuriyet yanlılarının tarafında olan yerel valilerin moralini bozmuş ve karşı tarafa geçmeyi düşünmüşlerdir. 7 Martta ise Sezar ile Cumhuriyet yanlıları arasında yapılan küçük çatışmaları Sezar kazanınca Pompey’in oğullarının olduğu kamplarda ki pek çok Romalı kamplardan kaçmıştır. Bu kaçışlardan sonra mecburi durumlardan dolayı meydan savaşını göze alan Cumhuriyet yanlıları, Munda Ovası’na (Günümüz Güney İspanya’ya) inip ordu düzeni aldılar. Sezar yüksek tepelerde olan Cumhuriyet yanlıları karşısında hücuma geçmedi fakat Cumhuriyet yanlıları tepede yanlış ve aralıklı düzenler aldıkları için düzenleri bozuldu ve Sezar o an süvarilerine hücum emri verdi. Bu çarpışma çok şiddetli geçmişti hatta Sezar bu çarpışma üzerine “pek çok savaşta zafer için savaştım ama Munda da hayatım için savaştım” demiştir. Savaşın sonlarına doğru savaşa Sezar’ın yeğni olan Octavius, süvarileri ile gelince savaşın seyri değişti ve Sezar’ın ordusu üstünlüğü ele geçirdi. Octavius’un süvari hücumu o kadar etkiliydi ki belki de Sezar’ı o kurtarmıştı. Bu hücum üzerine Cumhuriyet yanlıları ordu düzenlerini daha da bozmuşlar ve bazıları kaçmışlardır. Bu hücum ile Cumhuriyet yanlıları 30000 kadar asker kaybederken Sezar’ın lejyonları 1000 kadar kayıp vermişti. Sonra Sezar bu olaylardan sonra biraz rahatlamış ve eyaleti daha da iyi yönetmek için geri çekildi ve kuşatmayı Fabius Maximus’a bıraktı. Daha sonra şehir MÖ 45 yılında düştü ve Cordoba ele geçirildi, Cumhuriyet yanlıları ile ittifak kurdukları için şehrin bütün erkeklerinin kolları kesilip şehir büyük bir tazminata bağlanıldı. 14000 kadar esir alındı. Titus Labienus savaş sırasında ölmeyi seçmişti çünkü Pompey’in oğullarının ikisi de savaş meydanından kaçmıştı. Sezar, Titus Labienus’un öldüğünü görünce onu saygılı bir şekilde gömdü. Kaçan Pompey’in oğullarından Gnaeus, Sezar’a sadık bir gemici olan Gaius Didius tarafından Lauro Savaş’ında yakalandı ve idam edildi, diğer oğlu Sextus ise MÖ 35 yılında idam edilmiştir. Sextus MÖ 35 yılına kadar yaşamış olsa da hiçbir zaman Sezar’ın karşısına çıkacak güç bulamamıştır. Sezar bu savaştan önce yan konsüllerin ölmesi üzerine 3. ve 4. kez konsül olmuştu. Munda Savaşından sonra ise Roma’ya geçip diğer konsüller tarafından önce 10 yıllık sonra ömür boyu diktatör olarak atandı. 


Suikast:

Roma’da geçirdiği yıllarda halka yardım etmiş fakirler için tahıl dağıtmış ve takvim sistemi geliştirip Jülyen Takvimi’ni çıkartmıştır, bunların yanında birçok bina inşa etmiştir. Sezar büyük işlerinden ve yapmış olduğu şeylerden sonra bütün servetini ve yetkisini yeğni olan Octavius’a bırakmıştır eğer Octavius kendinden önce ölürse bütün servetini ikinci olarak üvey oğlu Brutus’a bırakmıştır. Fakat Brutus bu olaydan sonra azınlıkta olan Cumhuriyet yanlıları ile ittifak kurmuştur. Konsüllerin bazıları ise Sezar’ın yeni İmparatorluk girişimlerinden sonra atılacaklarını bildikleri için Burutus ile Sezar’a karşı bir plan kurup suikast düzenleyeceklerdir. O sıralar Sezar halkı için düzenlemeler getirirken halk tarafından ona Rex yani Kral deniliyordu fakat Sezar bu sözlere karşı “Ben Serzar’ım, Kral değil” demiştir. Bu gezilerden sonra ve yeniliklerden sonra 1 yıl boyunca savaş yapmayan Sezar’ın aklında ilk olarak bütün Germanya’yı ele geçirip Part ülkesini yenmek ve ardından İskit’lileri yenip Kafkasları alıp kuzeye hükmettikten sonra Britanya’ya çıkarma yapacaktı. Fakat MÖ 44 yılının 15 Mart gününde senato toplantısında iken 60 kişilik bir senato gurubu tarafından ve Brutus destekli bu suikast girişimi sırasında ölmüştür. Ölümü sırasında 23 defa hançerlenmiştir. Sezar ölmeden önce suikastçilerin yanında üvey oğlu Brutus’u görünce son sözü olarak “Sen de mi çocuğum?” demiştir. 


Suikastten Sonra Roma:

Sezar bütün varlığını Octavius’a bırakmıştı, Octavius ise bütün orduyu eline alıp düzenleyip birazda geliştirdikten sonra tüm Cumhuriyet yanlılarını ve konsülleri öldürür. Daha 19 yaşında olmasına rağmen bir iç savaşla Brutus’u yener ve Roma Cumhuriyetini yıkıp Roma İmparatorluğunu kurar.



___________

Kaynakça yakında eklenecektir.
___________










14 Temmuz 2020 Salı

İskender'in Seferleri

(Bu yazımız; "Türkler" adlı konu başlığı dışında yazılmış ve öğrenilmesi gereken bir hükümdar adına yazılmıştır.)




Chaeronea Savaşı (MÖ 338): Büyük İskender’in 18 yaşındayken katıldığı ilk savaştır. Babası II. Filip ile birlikte Atina Ordusunu günümüz Livadya bölgesinde yendi. Bu savaş ile birlikte II. Filip, Sparta hariç tüm Güney Yunanistan’ı ele geçirdi.(1)

 

Haemus Dağı Savaşı (MÖ 335): Getae Kabilelerinin Tuna Nehri’ni geçip Trakya’ya saldırmaları üzerine Büyük İskender, Trakya’ya ilerler ve Getae Ordusunu Koca Balkan Dağları’nın eteklerinde yakalar. Bu savaşta Büyük İskender galip gelir ve Tuna’nın Kuzeyine akıncı birliği yollar.(2)(3)

 

Pelion Savaşı (MÖ 335): İliryalı birkaç krallık, Makedon Şehirlerine saldırmasıyla birlikte Büyük İskender, İlirya Ordusuna karşı harekete geçer. Orduyu Pelion yakınlarında yakalar ve savaşa tutuşur. Bu savaştan da zafer alan Büyük İskender İlirya tehdidini ortadan kaldırmak için Pelium’a Hareket eder.(4)(5)

 

Pelium Kuşatması (MÖ 335): Büyük İskender, İlirya’dan gelen akınların üssü olan bu kaleyi almak ister ve kaleyi kuşatır. Falankslar’ın büyük bir düzen ve saldırısı ile kale düşer ve İskender İlirya Krallıklarını vergiye bağlar.(6)(7)

 

Teb Savaşı (MÖ 335): Teb Şehrinde çıkan isyanlar tüm Yunan adasını kavurmuşa benziyordu. Hatta bu İsyanlar İskender’i Balkan seferinde zora düşürmüştü. İskender tüm karışıklıkları ortadan kaldırıp biran önce Doğu’ya hareket etmek için bu isyanı bastırması gerekiyordu. Pella’dan hareket eden Büyük İskender, Teb (Atina’nın Kuzey Batısı) mevkiine geldi. Kaleyi kuşatan İskender, isyancıları zora soktu. Teb Komutanları kaledeki köleleri azat edip şehrin savunmasına katkı sağlaması için sur dışına yollasa da Büyük İskender kaleyi alır, tüm askerleri öldürür ve şehir halkını köle yapar.(8)

 

Granikos Savaşı (MÖ 334): Balkan Seferini tamamlayan Büyük İskender tüm Dünya’yı fethetmek ister. Yaklaşık bir senede tüm Balkanlar’a hükmeden İskender Çanakkale Boğazını geçer. Bu haberi alan Anadolu satrapları ise Truva yakınlarına toplanır. İskender’in ordusu ve satrapların ordusu Biga Çayı’nda karşılaşır. İsteksizce savaşan satraplar bu savaşta ağır bir yenilgi alır ve dağılır.(9)(10)

 

Milet Kuşatması (MÖ 334): Anadolu’dan gelen satrapların etkisiz hale geldiğini düşünen İskender, bu sefer Ege Kıyılarındaki şehirlere diz çöktürmek ister. Hem lojistik desteğin daha kolay sağlanması için hem de Ege şehirlerinin direnişini kırmak için kıyılardan gitmeye başvurur. Şehirler Büyük İskender’e karşı bir bir savaşmadan teslim olsa da Milet Kalesi savaşmaya hazırdı. Büyük İskender 160 gemisi ile kaleyi hem karadan hem de denizden kuşattı. Deniz saldırısına direnemeyen kale hızla düştü.(11)

 

Halikarnas Kuşatması (MÖ 334): Milet Kuşatmasından kaçan satraplar daha güçlü savunma yapmak için Halikarnas’a çekildiler. Büyük İskender bu olaydan sonra hızlıca Halikarnas’a ilerledi. Pers komutanları savunmayı sağlamlaştırmak isteseler de Büyük İskender’in hızla buraya geldiğini duyunca çok şaşırdılar ve sağlamlaştırma işlerini yarıda bıraktılar. Pers Komutanları, İskender’in yine denizden hücum edeceğini düşünerek tüm birlikleri deniz tarafına yönlendirdiler. Büyük İskender ise ufak bir çatışma ve casusluk faaliyetleri ile kaleyi, beklenmedik yerden yani karadan kale komutanlarından habersizce alır.(12)(13)

 

İssos Savaşı (MÖ 333): Ege kıyılarını bir bir alan İskender Granikos’ta yenilmiş ve satrapsız kalmış Anadolu’ya kolayca hâkim olur. III. Darius bu durumu haber alır ve İskender’i yakalayıp büyük bir yenilgiye uğratmak ister. Nur Dağlarına kadar gelen III. Darius orada kamp kurar. Büyük İskender ise onun orada olduğunu öğrenir ve III. Darius’un Fenike Kıyılarındaki denizciler ile işbirliği yapmaması için Parmenion’u Güney’e yollar. Ardından kendisi Belan Geçidine bir birlik bırakarak Güney’e ilerler. III. Darius, İskender’in Belan Geçidini tuttuğunu öğrenince oraya ilerledi ve orayı savunan tüm Makedon askerlerini öldürdü. İskender bunu duyduktan sonra hızlıca III. Darius’a doğru ilerler. İki ordu Pinarus Nehrinde karşılaşır ve savaşa tutuşur. Makedon sol kanadı ile Pers sağ kanadı ilk hücumu gerçekleştirir. Ardından İskender, emrinde bulunan sağ kanattaki süvarilerine hücum emri verir ve Pers sol kanadına saldırır. Pers ve Makedon orta bölüğü ise nehre ilerler ve suda çarpışır. Yunan Falanksları, Pers paralı askerlerinin düzeninin bozar. İskender ise atlı birliği ile piyade pers birliğini bozar. Büyük İskender, merkezdeki Pers birliğini sarmaya başlayınca III. Darius savaş alanından kaçar.(14)(15)(16)

 

Tyre Kuşatması (MÖ 332): Büyük İskender İssos zaferinin ardından tüm Fenike kıyılarını ve Mısır’ı fethetmek ister. Tyre şehri Fenike kıyılarındaki en büyük şehir olmakla birlikte karaya uzantısı olmadığı için alınması çok zordu. İskender bu şehrin önlerine gelince karadan şehre doğru denizi doldurarak kaleyi almak ister. Çünkü kendi donanması şehrin donanmasından daha zayıftı. Yunan askerleri denizi doldurarak ilerlese de bir müddet sonra deniz derinleşmeye başladı ve doldurma işlemi yavaşladı. Ayrıca birçok Tyre gemisi Yunan askerlerine saldırıp onları yıpratıyordu. İskender bu durumdan sonra büyük bir kule inşa ettirerek şehre saldırmayı denedi. Fakat büyük başarılar elde edemedi. Ardından denizden saldırıya geçer fakat denizde de pek üstünlük sağlayamaz. Tek seçenek kalmıştı. İyonya’dan gelecek yardım gemilerini bekleyip kaleyi erzaksız bırakmaktı. Tyre şehrine gelen Yunan gemileri İskender ile buluşur ve kaleye son bir hücum denemesi yaparlar. Kale İskender’in hücumuna dirense de bir müddet sonra düşer. İskender bu zorlayıcı kuşatmanın ardından tüm savaşçıları öldürdü ve kadın, çocuk demeden 2 bin kişiyi çarmıha gerdi.(17)(18)(19)  

 

Gazze Kuşatması (MÖ 332): Gazze, İskender’e karşı teslim olmayıp direnmeyi seçti. İskender ise ordusundaki mühendislere surların zayıf noktalarını hesaplatıp oraya çukurlar açılmasını söyledi. İskender muhtemelen Tyre’de kalan kuşatma aletlerinin gelmesini bekleyip şehri oyalamaya çalışıyordu. Kuşatma sırasında bir gece Yunan ordusu baskına uğradı ve İskender omzundan yaralandı. İskender baskını önledikten sonra omzunu sardı ve gemilerin gelmesini bekledi. Yunan yardım gemileri geldikten sonra Gazze Kalesi kolayca düştü ve kale yöneticisi öldürüldü.(20)(21)(22)

 

Gaugamela Savaşı (MÖ 331): III. Darius, İskender’in Mısır’a girebileceğini düşünememişti. Fakat İskender Mısır’da dinlendikten sonra Fırat Nehri’ne ilerleyince Darius son bir savaşa hazırlanır. III. Darius, Mısır’dan çıkıp Fenike limanlarına gelen İskender’in yakın olan Fırat üzerinden Babil’e geleceğini düşünerek orada beklemişti fakat İskender oradaki kalelerin güçlü konumda olmasından dolayı yolunu uzatarak Dicle’ye doğru gidecekti. Bunu haber alan III. Darius, Dicle’nin doğusuna doğru harekete geçti. Darius, Büyük İskender’i nehrin doğusuna geçmesini engellemek için Mazaeus adlı bir komutan ile atlı birlik yolladı fakat Mazeus, Makedon ordularını durduramadı ve geri çekildi. Eylül ortasında ise İskender nehrin doğu tarafına geçti. Doğudan ilerleyen Darius, Gaugamela köyünün yakınlarında geniş düzlüğe kamp kurdu ve hazırlıklara başladı. Darius ordunun ilerisindeki tepeyi koruması için bir keşif birliği yolladı fakat İskender’in ilerlediğini gören bu birlik geri çekildi. Darius tepede avantajı ele geçiren İskender’in savaşta ilk hamle yapması için beklemek zorunda idi. İskender burada geçici kamp kurdu ve gece komutanlarıyla yaklaşan savaşı görüşüyordu. İskender’in güvendiği bir komutanı olan Parmenion gece saldırısı ile büyük Pers ordularını yenebileceğini söyledi fakat İskender bunun çok riskli olduğunu söyledi ve bunu kabul etmeyip sabahı beklemeyi tercih etti. Darius ön saflara birkaç yüz savaş arabası ve 15 tane fil koymuştu, kanatlarda ise 30.000’den fazla pers süvarisi vardı ve orta kısımda Darius’u koruyan Ölümsüzler Birliği vardı, ordunun en arkasında ise tecrübeli olmayan Pers kabilelerinden oluşan büyük bir birlik vardı. Öğlen vakti Makedon ordusu tepeden inip düzlüğe yerleşti. İskender bu büyük ordu karşısında merkezini ve sol kanadını sola eğip, sağ kanadını sağ kısma eğmişti. Bunu yapmasındaki sebebi muhtemel bir sarılma tehlikesine karşı gelmekti. İskender’in sol ve sağ kanatlarında atlı birlikler arka kısımda hafif piyadeler ve öndeki kısımda ise disiplinli Sarissa Falankslar’ı vardı. İlk hareketi İskender yapmıştı, İskender ordusunu sağa doğru ilerletmişti fakat bunun ardından Darius sol kanadı ile karşılık vermişti, fillerini ve savaş arabalarını daha etkin kullanmak isteyen Darius, İskender’in sağ kanadına hücum etti. Makedon sağ kanadı ile Pers sol kanadı çarpışırken Makedon orduları üstün geldi bunun ardından geri çekilen Pers birliğini gören Darius fillerine ve savaş arabalarına İskenderin Falankslar’ına karşı saldırma emri verdi. Darius Savaş arabalarına çok güvenmişti fakat İskender’in disiplinli uzun mızraklı Falankslar’ı filleri dağıtmıştı ve savaş arabalarının merkeze gelmesini engellemişti. Bu hezimetin ardından pers sağ kanadını komuta eden Mazaeus, Makedon sol kanadındaki Parmenion’a saldırdı burada da ciddi bir çarpışma olmuştu ve burada avantaj Pers ordusunda idi. İskender sol kanattaki Makedon ordusuna hafif piyadelerini göndermişti. Ardından Falanksları’nın aralarını açmıştı. Darius bunun bir hata olduğunu düşünüp hatadan yararlanmak için Ölümsüzler Birliğine hücum emri verdi. Fakat bu bir hata değil İskeneder’in mükemmel bir stratejisi idi. İskender Ölümsüzler’in hücumu ile sağ koldan, boş kalan Pers merkezine atlı birlikler ile daldı. İskender bu saldırı ile Pers hatlarını hızlıca kırdı. Bunun ardından Darius, geri çekilme emri vererek iki yıl önceki yaptığı gibi kaçmıştı. Bu kaçışa öfkelenen İskender onu takip etse de öfkesine yenik düşmeyerek, zayıf kalan Parmenion kanadına ilerledi. Bu kanat İskender sayesinde Pers ordularını yenmişti. O sırada ise Perslerin elit askerleri Ölümsüzler ile Makedonlar’ın elit askerleri olan Falankslar savaşıyordu. Falankslar uzun mızrakları ile Ölümsüzlerin hücumunu dağıttı. Birliğin çoğunu öldüren Makedon orduları, diğer Pers birliğinin de kaçtığını görünce savaşı kesin olarak Büyük İskender ve Makedon ordusu kazanmıştı.(23)(24)(25)(26)(27)(28)(29)


Uxian Defile Savaşı (MÖ 331): İskender Gaugamela Zaferinin ardından Babil’de konakladı. Fakat o Persepolis’i alıp tüm Ahameniş topraklarına hükmetmek istiyordu. Bunun için Zagros Dağlarını geçmesi gerekiyordu. Babil’den Susa’ya gelen İskender bir müddet bu şehirde kaldı ve Susa’dan ayrıldı. Zagros Dağlarına ilerleyen İskender karşısında Uxian kabilelerinden oluşan bir eşkıya birliği gördü. İskender soğuk hava şartlarına ve engebeli koşullara rağmen Uxian kabilelerinden oluşan orduyu dağıttı ve Zagros Dağlarında yarım kalmış yürüyüşüne devam etti.(30)

 

I. Pers Kapısı Savaşı (MÖ 330): İskender’in bu dağlardaki zorluğu daha yeni başlıyordu. Dağlar’ın sonunda Persepolis'e açılan bir kapı vardı. İskender, Persepolis’e girebilmek için bu kapıdan geçmesi gerekiyordu. İskender, bu büyük kapının önünde Pers birliği göremeyince sevince kapıldı ve ordusuyla geçitten geçip kapıya ilerledi. Fakat bu sevinci kısa sürdü çünkü 17 bin kişilik Yunan ordusuna karşı pusu kurmuş olan 700 Pers askeri pusudan çıkıp İskender’e saldırdı. İskender bu saldırıya hazırlıksız yakalanarak bir şey yapamadı ve yenilerek geri çekildi. Ariobarzanes ise İskender’i yenen tek komutan olmayı başardı.(31)(32)

 

II. Pers Kapısı Savaşı (MÖ 330): İskender, I. Pers Kapısı Savaşı’nda aldığı yenilgiden dolayı çok kızgındı ne yapıp ne edip 700 Pers askerini yenip Pers Kapısından geçmesi gerekiyordu. Bir gece kamp kurduğu yere bir köylü geldi. Bu köylü Pers Kapısı’nın içine açılan gizli bir geçidin olduğunu söyledi. İskender’in bu köylüye güvenmesinden başka seçeneği yoktu. Bir kısım birliğini asıl olan geçitten diğer birliğini ise Pers Kapısı’nın içine açılan gizli geçitten ilerletti. İskender bir müddet sonra ilerledikten sonra gizli geçitten çıktı ve gerçekten de Pers Kapısı’nın içine girdi. Buradaki Pers birliğini gizlice yendi. Asıl pusmuş olan Pers birliğini ise habersizce bozguna uğrattı ve Ariobarzanes’ten intikamını aldı.(33)(34)(35)(36)

 

Cyropolis Kuşatması (MÖ 329): İskender Tüm Horasan’ı aldıktan sonra gözünü şimdide Soğd ülkelerine dikti. Bactria’yı ve içinde bulunan tüm şehirleri direnişsiz alan İskender, Maracanda(günümüz Semerkant) şehrini de direnişsiz aldı. Ardından Maracanda şehrinin doğusunda bulunan Cyropolis(günümüz Tacikistan) Şehrine ilerledi fakat bu şehir teslim olmayı reddetti. İskender ise Cyropolis Şehrini kuşattı ve çevresindeki tüm kasabaları yağmaladı. Şehrin önüne kuşatma aletleri getirerek şehrin surlarını dövdü. Bu olaylar olurken İskender, şehre yer altından giren su kaynağını tespit etti. İskender bu tünelden; şehir komutanlarının haberi olmadan ordusuyla birlikte gizlice girdi ve tüm Cyropolis şehrini kolayca ele geçirdi.(37)

 

Jaxartes Savaşı (MÖ 329): İskender Cyropolis’in ardından Güneyde kalan birkaç Soğd kaleleri yerine Kuzeyde bulunan İskit savunmasını kırmak istiyordu. Bu yüzden Seyhun Nehrine doğru ilerledi. İskender buradaki yerleşkelere bir yıl önce büyük bir birlik yollamıştı fakat bu birlikler İskit ordusu tarafından pusuya düşürülüp yenilmişti. Büyük İskender ise gönderdiği birliğin intikamını almak için ordunun başına geçti. Makedon ordusunun geldiğini duyan İskit hükümdarı Şu, İskender’in üzerine küçük bir birlik gönderip onu İskit ordusunun peşine takıp uygun bölgede İskender’i yenmek istiyordu. Bu taktik tıpkı Tomris Hatun’un, Büyük Kiros’a yaptığı taktikti. İskender, Seyhun Nehri’nin önünde bulunan İskit birliği ile karşılaştı. Birlik İskender’in ordusuna yıpratma hareketleri düzenlese de İskender asla İskit ordusuna hücum etmedi çünkü bunun bir tuzak olduğunu biliyordu. İskit ordusu ise hükümdar Şu’nun planlarına uymayıp İskender’i yenebileceklerini düşündüler. Bu yüzden İskender’in üzerine saldırdılar. İskit okçuları, Sarissa adlı Falanks birliğini püskürtmeyi başarsa da İskender Girit’ten getirdiği okçuları ile İskit ordusunu dağıtmayı başardı ve savaşı kazandı.(38)(39)

 

Gabai Savaşı (MÖ 328): İskender Jaxartes Savaş’ını kazandıktan sonra Seyhun Nehri’nin Güney’ine yani Maveraünnehir bölgesine kendi adıyla anılan İskenderiye Eschate adlı şehri kurdu. Fakat bu sırada Soğd birlikleri İskender’in aldığı Maracanda kalesine saldırıp kuşatmıştı. İskender bu haber üzerine o bölgeye bir ordu yolladı fakat ordunun başına kendisi geçmeyip Coenus adlı bir komutanı ordunun başkomutanı yaptı. Coenus, Maracanda kalesine gelip Spitamenes adlı komutanı ve onun köylülerden topladığı ordusunu meydan savaşında kolayca yendi. Ayrıca Bactria’da çıkan küçük isyanı bastırıp İskender’in yanına gitti.(40)

 

Soğd Kayası Kuşatması (MÖ 327): İskender Gabai Savaşı’ndan zaferle ayrıldı fakat henüz tüm Soğdiana şehirlerini alamadı. Bu yüzden Maracanda’nın doğusunda, Ceyhun’un Güney kıyısında bulunan Soğd Kayası Kalesine ilerledi. Bactria’nın Kuzey Doğusunda bulunan bu kale sarp tepeler ve kayalıklarla çevrili olduğu için alınması çok zordu zaten şehrin komutanları ise bu kalenin alınamayacağını söylüyordu. İskender bu kaleyi kuşatmıştı fakat tepeleri geçip şehrin içine girmek için bir yol düşünüyordu. Daha önce ki kuşatmalarda tırmanma deneyimi kazanmış 300 kadar askerini alıp sarp uçurumlardan gizlice tırmandırıp kale kapılarını açmalarını emretti. 300 Makedon askeri uçurumlara tırmanarak çıkmaya çalışırken İskender ise kale komutanına bir mektup göndererek “uçurumlara yükselen kanatlı askerlerim şimdi şehrinizi alacak” diye bir yazı yazdı. Bu mektubu okuyan kale komutanı uzakta olduğu için Yunan askerlerinin iplerini göremedi ve bu yüzden uçurumlarda yürüyen askerleri uçuyor sandı. Komutan bu durum üzerine hemen teslim oldu. İskender bu zorlu kaleyi müthiş bir strateji ile kolayca almıştı. Ayrıca tüm Bactria topraklarını ve tüm Soğd Kalelerini fethetmişti.(41)(42)(43)(44)(45)

 

Euaspia Kuşatması (MÖ 327): Büyük İskender Pers, Bactria ve İskit topraklarından sonra gözünü Hint topraklarına dikti. İskender Soğd Kayası Kalesinden sonra günümüz Kabil’e geldi ve buradan doğuya ilerleyerek İndus’un batısına ulaştı. Büyük İskender, Kofen Nehri’nin Güney’inde ve Aspasya topraklarının içinde bulunan Kofen Kalesine ilerledi. Kale savunmasız bir şekilde ele geçirilmişti çünkü Aspasya halkı ve komutanları, kaleyi terkedip Aspasya başkenti olan ve kralın bulunduğu şehir olan Euaspia Şehrine kaçtı. İskender hızlıca çevredeki kalelere de boyun eğdirerek Euaspia Kalesini kuşattı. Aspasya halkı ve komutanları bu kuşatmaya dirense de bir müddet sonra dayanamayacaklarını anlayarak kralı alıp kaçmaya başladılar. Kaçarken de şehri yakmaya başladılar. Kral kaçmaya çalışmıştı fakat Makedon ordusu, kralı yakalayıp öldürmüştü ve ayrıca Euaspia Kalesini ele geçirmişlerdi.(46)(47)(48)(49)

 

Arigaeum Savaşı (MÖ 327): İskender gözünü şimdide Guraeans halkına ve kalesine dikmişti. Guraeans kralı Euaspia’da olanları duyduğu için kaleyi tamamen boşalttı, yaktı ve meydan savaşına hazırlanmak için Arigaeum mevkiine çekildi. İskender Guraeans Kalesinin yıkıldığını görünce Arigaeum mevkiine ilerledi. İki ordu bu bölgede karşılaştı. Guraealı askerler savaşmak istemiyordu çünkü sonunda kaybedeceklerini biliyordu. Fakat kral onların çekilmesini engelleyerek Makedon ordusuna karşı hücum emri verdi. Bu hücumu kolayca savuran Makedon ordusu kolayca tüm Guraeans ordusunu yerle bir etti. İsteksizce savaşan 40 bin Gurae askeri İskender tarafından yakalandı.(50)

 

Massaga Kuşatması (MÖ 327): Büyük İskender Euaspia ve Arigaeum’dan sonra hızlıca ilerledi. Assacian şehirlerini almak için Guraeans Nehri’nin Doğusuna ilerledi. Teslim olan Assacian şehirlerini vassal yaptı fakat bir şehir teslim olmadı, o şehir ise Massaga Kalesi idi. Büyük İskender, Massaga Kalesinin çevresinde bir tepeye kaleyi gözlemek için çıkmıştı. Kale halkı olan Asseniler, İndus’un doğusundan gelen paralı askerlere güvenerek hızlıca İskender’in olduğu tepeye saldırıya geçtiler. Bu saldırıda Asseniler ve Paralı askerler, tepe dezavantajına rağmen İskender’in Falankslarını dağıtıp İskender’i yaralamayı başardılar. Hatta İskender yara aldıktan sonra şu sözleri söyledi. “Bana Zeus’un oğlu diyebilirler ama bir ölümlü gibi acı çekiyorum. Bu kan, çapa değil!” İskender yara aldıktan sonra Asseni ordusu Massaga kalesine geri çekildi. İskender ise bu saldırının intikamını almak için Massaga Kalesine hücum emri verse de bu hücum başarısızlıkla sonuçlanır. Bu olaydan sonra İskender, surların önüne çukur açılmasını ve kuşatma aletlerinin daha yakına getirilip duvarların yıkılmasını emretti fakat buda bir sonuç vermedi. Bu olaydan sonra İskender aynı Tyre Kuşatmasında olduğu gibi bir kule inşa edilmesini emretti inşa tam dokuz gün sürdü. Kule yapıldıktan sonra kulenin üstüne Kıbrıs’tan ve Girit’ten getirilen okçular konuldu. Kule; surlardan daha büyük olduğu için Helen okçular, Asseni ordusuna karşı avantajlıydı fakat Asseniler’in para verdiği paralı askerler bu ok saldırısını durdurmayı başardı. Bu kötü duruma düşen İskender, yaptırdığı kulenin ve kuşattığı kalenin arasına bir köprü inşa ettirip askerlerinin surlara girmesini istedi. Fakat İskender, az zamanda yapılan dayanıksız köprüye çok asker geçmesini isteyince köprü yıkıldı ve Makedon askerleri kendi açtıkları çukurlara düştüler. İskender tüm taktiklerini denedi fakat bir türlü Massaga Kalesini alamadı. Ertesi gün geçti ve tekrar köprü kurdular bu köprüden geçen bir Makedon askeri tüm kuşatmanın seyrini değiştirdi. Bu Makedon askeri, Massaga Kalesine gelen paralı askerlerin komutanını öldürdü. Paralı askerler bu olaydan sonra kaleyi terk ettiler. Büyük bir orduyu kaybeden Massaga halkı İskender ile uzlaşmaya çalıştı. İskender, eğer kendi yanlarında savaşmayı kabul ederlerse Asseni Halkını affedeceğini söyledi. Asseni Halkı ise bunu reddedip kale dışına bir kamp kurdu. Gece kampta bekleyip sabah İskender’den habersiz gideceklerdi. Fakat İskender bu kampın yerini öğrenince tüm halkı katletti.(51)(52)

 

Aornos Kuşatması (MÖ 327-MÖ 326): İskender Massaga’nın fethi ile civar şehirlerin hemen teslim olacağını sanıyordu fakat çok yanılmıştı. Bazira ve Ora adlı iki kente büyük komutanlarını yolladı. Alcetas adlı Makedon komutan Ora’yı kuşattı fakat kaledeki halk tarafından saldırıya uğradı. Coenus adlı Makedon komutan ise Bazira’yı kuşattı fakat kale teslim olmak yerine direndi. İskender ise Massaga’da ki tüm halkı katlettikten sonra Bazira’ya hareket etti. Fakat Bazira Kralının kaleyi terk edip İndus’u geçeceğini duyuna yönünü Ora’ya çevirdi. Coenus, Bazira Kralının kaçtığını duyunca kaleye girip şehri aldı. Ora Şehrinin Kralı ise İskender’in geldiğini duyunca kenti terkedip kaçtı. Şehir ise İskender gelmeden Alcetas’a teslim oldu. İskender bu zaferlerden sonra yönünü Aornos Dağ şehrine çevirdi. Bu şehri almak istiyordu çünkü zengin otlakları ve verimli arazileri vardı ayrıca bu şehri, Yunan Mitolojisindeki Zeus’un insan tarafından doğan oğlu Herkül bile alamamıştı. Aornos Şehri, sarp uçurumlar ve dar vadiler ile çevrili olduğu için Makedon ordusu ve Büyük İskender bu şehri almada çok zorlanacaktı. Büyük İskender şehrin ilk kısmındaki dar vadilere gelince Aornos askerlerini gördü. Bu dar vadide büyük bir muharebe oldu, muharebe devam ederken Aornos askerleri sahte geri çekilme ile Büyük İskender’i peşine taktı. Aornos askerleri sağ ve sola ayrılınca Büyük İskender büyük bir uçurum ve eğimli bir tepeyle karşılaştı. Şehirde kalan diğer Aornos askerleri Büyük İskender’in üzerine yanan büyük top kütleleri attı. İskender bu yanan toplara karşı geri çekilmek zorunda kaldı. Aornos, Büyük İskender’in geri çekildiğini görünce sevinçten kutlama yaptılar. Bu kutlama o kadar büyük oldu ki şehirdeki tüm askerler sarhoş oldu. İskender ise bunu haber aldıktan sonra sahte geri çekilmesini üç gün sonra durdurdu ve kaleye gece vakti sessizce hücum etti. Sarhoş olan askerler İskender’in askerlerine kolayca yem oldu ve Aornos Kalesi düştü.(53)(54)(55)(56)(57)

 

Hydaspes Savaşı (MÖ 326): Aornos Kalesini alan İskender İndus’u geçip Taxila Kalesini savaşsız teslim aldı. Burada iken Hydaspes ve Hyphasis nehirleri arasındaki vadinin hâkimi olan Porus’a biat etmesi için elçi yolladı. Porus ise bu teklifi reddetti ve Hydaspes Nehri’nin doğusuna ordusuyla birlikte kamp kurdu. Büyük İskender ise Porus’un bu hamlesine karşı Hydaspes Nehri’nin batısına ilerledi. Porus ilk hamleyi Büyük İskender’in yapmasını bekliyordu. Büyük İskender ise nehirde birikmiş büyük bir alüvyon yığını buldu ve fırtınalı bir gecede bu alüvyon sayesinde Hydaspes Nehri’nin doğusuna gizlice geçti. Porus bu habere inanmasa da bir müddet sonra o büyük alüvyonun olduğu yere gidince Makedon ordusunun doğu yakasına geçtiğini öğrendi. Yanındaki birlik ile Makedon ordusunu durdurmaya çalışsa da birliğin azlığından dolayı ana kampa geri döndü. Porus bütün orduyu toplayıp İskender’in ordusuna karşı yaklaştı. Porus’un ordusunda 100 savaş fili olsa da İskender gönderdiği atlı okçu birliği ile bu filleri korkuttu sonra uzun mızraklı Saris Falankslı askerlerine hücum emri verdi. Filler bu uzun mızraklara karşı güçlü bir şekilde dayansa da Büyük İskender Porus’un ordusuna sarma hareketi yapınca işler değişti. Bu kapandan kurtulmak isteyen Hint orduları çekilmeye karar verdi fakat İskender’in Batı yakasında kalan orduları geri çekilen Hint ordularını arkaladı ve onları bozguna uğrattı. Artık savaşta sadece filler kalmıştı, filler ise sarma hareketine çok direnemeden etkisiz hale getirildi.(58)(59)(60)(61)(62)(63)(64)(65)(66)(67)(68)(69)

 

Sibea Yağması (MÖ 326): Hydaspes Savaş’ından sonra İskender daha da ileri gitmek istedi. Hydaspes Nehrini zaten geçmiş olan İskender, Acesines ve Hydraotis Nehirlerini de bir bir geçer. Hyphasis Nehrine gelen İskender burayı da geçmek ister fakat bu nehirde çıkan büyük bir fırtınadan dolayı Makedon askerleri korkar. Hem yorulmuş hem de fırtınadan korkmuş olan Makedon askerleri, İskender’e buranın Dünya’nın sonu olduğunu ikna etmeye çalıştılar. Büyük bir isyanın çıkması ihtimalinden korkan İskender bu nehri geçmez ve Hydaspes Nehrine kadar çekilir. Ordusunu bu nehirde üçe böler bir birliğini Hydaspes Nehri’nin batısından diğerini doğusundan olmak üzere güneye yollar kendisi ise Nehir üzerinden güneye iner. Nehir o kadar şiddetlenmişti ki İskender zırhını çıkartmış yüzmeye hazır bekliyordu fakat sonunda bu üç ayrı birlik Hydaspes ve Acesines Nehirlerinin birleştiği bölgede bir araya gelip kamp kurarlar. Ardından bazı efsanelere göre 40 bin savaşçısı olan Sibea Kabilesine saldırmayı düşünürler. Kamp kurdukları yerin batısında olan bu kabileye saldırma kararı alırlar ve harekete geçerler. Bu saldırı bir savaş mı yoksa kabilenin savaşçıları bölgeden kaçıp sadece yağmadan mı ibaret konusu günümüz tartışmaları ile devam ediyor.(70)(71)(72)

 

Kot Kamalia Kuşatması (MÖ 325): İskender bu saldırıdan sonra tekrar kampa döner ve tekrar ordusunu üçe böler iki ordusunun birini nehirden diğerini karadan almak üzere Multan kalesine gönderir fakat kuşatma emri vermez. Kendisi ise Mallian bölgesindeki çölden geçip Multan’a gidecekti. Bu elbette saçma bir hareket olabilir fakat bu beklenmeyen bir hareket olduğu için başarı oranı yüksekti. Çölün ortasında bulunan Kotkamalia Kalesi’ne teslim ol çağrısı yapsa da kale teslim olmaz. İskender ise Trakya’dan gelen yeni kuşatma aletleri ile bu kaleyi kolayca kuşatıp alır.(73)(74)(75)

 

Atari Kuşatması (MÖ 325): İskender Kot Kamalia zaferinden sonra çölü tamamen geçer ve Hydraotis Nehrini tekrar geçer. Bu sefer Doğu’ya değil kıyıyı takip ederek Batı’ya ilerler. Bu takip sırasında Atari Kalesi’nin askerleri ile karşılaşır. Bu askerler İskender’e göre sayıca üstün olmasına rağmen kendi şehirleri olan Atari Şehri’ne geri çekilir. İskender bu kaleyi de yeni kuşatma aletleri sayesinde kolayca alır. Fakat bu iki kuşatması sırasında kolaylık sağlayan asıl şey kuşatma aletleri değil kalelerin asıl ordusunun Multan Şehrine kaçmasıydı.(73)(74)(75)

 

Multan Kuşatması (MÖ 325): İskender daha önce yolladığı iki birliği ile Multan önlerinde karşılaşır. Fakat İskender bu iki birliğin kaleyi kuşatmamasını söylemesine rağmen bu birlikler kaleyi kuşatıp alamadıkları için kuşatmayı kaldırmıştı. Bu yüzden İskender kaleye ulaştıktan sonra askerlerinde kuşatma isteksizlikleri görmüştü. Fakat kendisi bir merdiven aldı ve kale duvarlarına dayayıp surlara çıktı. İskender bir yenilgi daha almamak için kendini büyük bir riske attı. Ordu, Büyük İskender’in kaleye çıktığını görünce hep birlikten hücuma geçer ve kale kısa sürede ele geçirilir. Multan Kalesi ele geçirilir fakat Büyük İskender Büyük bir ok yarası alır. Hatta ölme tehlikesi yaşar fakat ok akciğerlere gelmediği için hayatta kalmayı başarır.(76)(77)(78)(79)

 

    Büyük İskender Multan’dan sonra tekrar gemilere koyulup İndus Nehrinde ilerler. Patala’ya vardıktan sonra gemilerden iner bir kısım ordusunu deniz yolu ile Basra’dan Susa’ya yollar ve kendisi büyük bir birlik ile Gedrosia çölünden geçer. İskender’in bunu yapmasının nedeni ise kendisini eski Pers Kralı olan Büyük Kiros’a karşı üstün tutmak istemeseydi. Büyük Kiros bu çölü geçerken ordusunun tümünü kaybetmiş ve canını zor kurtarmıştı. İskender ise çöle büyük bir ordu ile geçmeye çalışır. Fakat oda aynı Büyük Kiros gibi ordusunun tamamına yakınını kaybeder. Çölü geçtikten sonra Pura-Hürmüz-Persepolis yolunu izleyerek Susa kentine varır. Susa’da denizden yolladığı birliği ile karşılaşır ve buradan Babil’e geçer. İskender kafasında bir plan kurup ya deniz yolu ile Akdeniz seferine çıkacak ve Afrika, İtalya kıyılarını alacak ya da Arabistan kıyılarını alıp tüm çölü fethedecekti. Aslında kendisi İskitliler’i tamamen ortadan kaldırmak istiyordu bunun için İskitlere saldırması için Kafkaslar üzerinden bir birlik yolladı. Fakat kendisi bu planları ve hayalleri asla gerçekleştiremeyecekti çünkü Babil’e vardığında göğüsün de büyük bir acı hissediyordu. İskender bu acıyı aldırmadan büyük bir içki partisi düzenledi. Çok içmesinden dolayı sağlığı bozuldu ve hastalığı giderek arttı. Ateşlenmeye başladı ve 11 Haziran MÖ 323 yılında henüz 32 yaşındayken gece vakti öldü. Ayrıca hiçbir görünür varis ya da atanmış halef bırakmadı. İskender'in önde gelen generalleri ve ailesinin üyeleri, kurduğu devasa imparatorluğun farklı bölümlerini kontrol etmek için yarışırken, yaklaşık 40 yıllık süregelen çatışma ölümünü takip etti. MÖ 301'de Küçük Asya'da (bugünkü Türkiye) Frigya'da rakip halefler arasında yapılan Ipsus Muharebesi, imparatorluğun geri dönülmez dağılmasıyla sonuçlandı. Savaştan sonra 4 ana krallık ortaya çıktı: Cassander krallığı (yaklaşık MÖ 358-297), Makedonya, Yunanistan'ın çoğu ve Trakya'nın bazı bölgelerinden oluşuyordu. Lysimachus krallığı (yaklaşık MÖ 361-281), Lidya, İyonya, Frigya ve günümüz Türkiye'sinin diğer bölgelerini içeriyordu. Seleucus krallığı (MÖ 281'de yıkıldı; daha sonra Selevkos İmparatorluğu), bugünkü İran, Irak, Suriye ve Orta Asya'nın bazı kısımlarını kapsıyordu. Ptolemy I krallığı (MÖ 283'te yıkıldı) Mısır ve komşu bölgeleri içeriyordu.(80)(81)

 

______

(1) Cawkwell George (1978), Makedonyalı II. Philip, s. 140-179.

(2) Arrian, İskender'in Kampanyaları, s. 44-48.

(3) Renault, Büyük İskender'in Doğası, s. 73-74.

(4) Hammond-Walbank, Makedonya Tarihi, s. 39-48.

(5) Ashley, Makedon İmparatorluğu, s. 171-175.

(6) Theodore Dodge, İskender, s. 201-208.

(7) Peter Green, Makedonyalı İskender, MÖ 356-323.

(8) LacusCurtius / Diodorus Siculus – XVII. Kitap, Bölümler 1 16 (http://penelope.uchicago.edu/Thayer/E/Roman/Texts/Diodorus_Siculus/17A*.html).

(9) Flavius Arrianus, The Anabasis of Alexander, 1.16.45 – 50.

(10) Diodorus, Kitap XVII, syf. 19.

(11) Jona Lendering, Filotalar (https://www.livius.org/articles/person/philotas/).

(12) Paul Cartledge (2004), Alexander the Great.

(13) bkz. "https://www.livius.org/articles/battle/halicarnassus-334-bce/"

(14) Siculus Diodorus, Bibliotheca Historica, syf. 17, 33–34. 

(15) Waldemar Heckel (1993), İskender İmparatorluğunun Marshallları, Londra, syf. 109. 

(16) Jessica H. Clark, Brian Turner (2017), Brill’s Companion to Military Defeat in Ancient Mediterranean Society, syf. 78.

(17) Flavius Arrianus, The Anabasis of Alexander, 2.18-24 (http://www.johndclare.net/AncientHistory/Alexander_Sources5.html).

(18) John Maxwell O'Brien (15 Eylül 1994), Alexander the Great: The Invisible Enemy: a Biography, 1. baskı, syf. 82.
 
(19) Ned Stafford (2007-05-14), How geology came to help Great Alexander the Great
 
(20) Theodore Ayrault Dodge (2008-11-07), Alexander - İlk Zamanlardan Ipsus Muharebesine Kadar Savaş Sanatının Kökeni ve Büyümesinin Tarihi - MÖ 301 - Büyük Makedon Kampanyalarının Ayrıntılı Bir Hesabı, syf. 332-352. 
 
(21) Yohanan Aharoni (2006), Yahudi Halkı: Resimli Bir Tarih, syf. 57 (https://books.google.com.tr/books?id=WC7UAwAAQBAJ&pg=PA57&lpg=PA57&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false). 
 
(22) Quintus Curtius Rufus; Digby, John (tr); Freinsheim, Johann (ileri) (1747), İskender Savaşları Tarihi (v.II) (3. baskı), Londra: A. Millar, syf. 211. 
 
(23) Victor Davis Hanson (2007), Katliam ve Kültür: Batı Gücüne Yükselen Dönüm Noktası Savaşları, Knopf Doubleday Yayın Grubu, syf. 61-72. 
 
(24) Flavius Arrianus (1893), İskender Anabasis, 3.1-15. 
 
(25) Diodorus Siculus (1963), Tarih Kütüphanesi, 17.39.1-2, 17.54.1-6, 17.53.
 
(26) Mestrius Plutarchus, İskender’in Kaderi ve Erdemi Üzerine, 31.1. 
 
(27) Peter Green, Makedonyalı İskender MÖ 356-323: Tarihsel Biyografi, Kaliforniya, Kaliforniya Üniversitesi Yayınları, syf. 282-285.
 
(28) bkz. “https://www.livius.org/articles/battle/gaugamela-331-bce/
 
(29) Jessica H. Clark (2017), Brian Turner, a. g. e., syf. 78.
 
(30) Flavius Arrianus (1893), İskender’in Anabasis, New York, syf. 388-452.
 
(31) Mehrdad Kia: "Pers İmparatorluğu: Tarihsel Ansiklopedi [2 cilt]: Tarihsel Ansiklopedi", ABC-CLIO, LLC, Santa Barbara ve Denver, 2016, syf. 97.
 
(32) Quintus Curtius Rufus; Crosby William Henry (1858), Büyük İskender'in hayatı ve istismarları (https://archive.org/details/quintuscurtiusr00crosgoog/page/n21/mode/2up).
 
(33) J. Prevas, Envy of the Gods: Alexander the Great's Ill-Fated Journey across Asia, syf. 17.
 
(34) J. Prevas, a. g. e., syf. 18-38.
 
(35) Arrian; John Rooke (1812). Arrian's History of the Expedition of Alexander the Great and Conquest of Persia, 3.18.5-6.
 
(36) Quintus Curtius Rufus; Crosby William Henry (1858), Büyük İskender'in hayatı ve istismarları , 5.3.31-32, 5.4.29 (https://archive.org/details/quintuscurtiusr00crosgoog/page/n21/mode/2up).
 
(37) Flavius Arrianus (1971), İskender’in Kampanyaları, Londra, s. 204-205 (https://archive.org/details/campaignsofalexa00arri/page/204/mode/2up).
 
(38) Theodore Dodge (1890), İskender, s. 338.
 
(39) Ahmad H. Dani; P. Bernard, İskender ve Orta Asya’daki Halefleri, 65-96 (https://books.google.com.tr/books?id=9U6RlVVjpakC&printsec=frontcover&hl=tr&source=gbs_ge_summary_r&cad=0#v=onepage&q&f=false).
 
(40) bkz. “https://web.archive.org/web/20060102164847/http://www.ancientlibrary.com/wcd/Spitamenes
 
(41) Arrian (1958), Bölüm 4.18.4-19.6.
 
(42) Grote, George (1856), A history of Greece, syf. 289-290.
 
(43) Bernd Horn; Spencer Emily (2012), No Easy Task: Fighting in Afghanistan, syf. 40.
 
(44) Agnes Savill (1990), "Chapter VI: The Rocks to the Hydaspes, Winter 328 to May 326 B.C., syf. 90-93 (https://books.google.com.tr/books?id=bOyv4n-zamIC&pg=PA90&lpg=PA90&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false).
 
(45) P. J. Rhodes (2011), A History of the Classical Greek World: 478 – 323 BC, syf. 257 (https://books.google.com.tr/books?id=5fkjzwJxCA4C&pg=PA257&lpg=PA257&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false).
 
(46) Theodore Dodge (1890), İskender, syf. 511-518.
 
(47) Vincent Smith (1914), Hindistan’ın Erken Tarihi, syf. 37-48 (https://archive.org/stream/earlyhistoryofin00smit#page/n5/mode/2up).
 
(48) JCF Fuller (1958), Büyük İskender’in Generalliği, syf. 126.
 
(49) Hans Delbrück (1990), Antik Çağda Savaş: Savaş Sanatı Tarihi, syf. 177-231.
 
(50) Theodore Dodge (1890), İskender, syf. 519-521.
 
(51) Theodore Dodge, a. g. e., syf. 522-525.
 
(52) JCF Fuller (1958), Büyük İskender’in Generalliği, syf. 245-246.
 
(53) JCF Fuller, a. g. e., syf. 247-248.
 
(54) Sir Aurel Stein (2004), On Alexander's Track to the Indus, syf. 123-124.
 
(55) Robin Lane Fox (1973), Büyük İskender, syf. 343.
 
(56) KA Nilakanta Sastri (1988), Age of the Nandas ve Mauryas (İkinci baskı), Delhi, syf. 54 (https://books.google.com.tr/books?id=YoAwor58utYC&redir_esc=y).
 
(57) Arrian, Anabasis IV bölüm 28.1–30.4 (https://web.archive.org/web/20051023210058/http://www.univ-tlse2.fr/multimedia/bazthal/thales/ue5_grece/textes/ue5g_txt18.htm).
 
(58) Kallidaikurichi Aiyah Nilakanta Sastri (1988), Nandalar ve Mauryas Çağı, syf. 56-57 (https://books.google.com.tr/books?id=YoAwor58utYC&pg=PA144&lpg=PA144&dq=plutarch+nandas&redir_esc=y#v=onepage&q=plutarch%20nandas&f=false).
 
(59) Edward Farr (1850), Makedonların Tarihi, syf. 172.
 
(60)
Donald L. Wasson (26 Şubat 2014), Hydaspes Savaşı (https://www.ancient.eu/article/660/battle-of-hydaspes/).
 
(61)
Arrian, İskender'in Anabasis, Kitap V, Bölüm XIV-XVIII.
 
(62) Partha Bose (2004-04-01). Büyük İskender'in Strateji Sanatı: Tarihin En Büyük İmparatorluk Kurucusunun Zamansız Liderlik Dersleri, Penguen, syf. 228 (https://books.google.com.tr/books?id=49Tc7jRSBrIC&redir_esc=y).
 
(63) John M. Kistler (2006), Savaş Filleri, (https://books.google.com.tr/books?id=Y0sqI1fxfnMC&printsec=frontcover&redir_esc=y#v=onepage&q&f=false).
 
(64) John Drogo Montagu (2006), Yunan ve Roma Savaşı: Savaşlar, Taktikler ve Hileler, Londra: Greenhill Kitapları, syf. 154.
 
(65) Peter Green (1991), Makedonyalı İskender, MÖ 356-323: Tarihsel Biyografi, California Üniversitesi Yayınları syf. 400.
 
(66) John Fuller (1960), Büyük İskender'in Generalliği, New Jersey, syf. 199
 
(67) Kaushik Roy (2015), Britanya Öncesi Hindistan'da Savaş - MÖ 1500 - MS 1740, (https://books.google.com.tr/books?id=xx7ICQAAQBAJ&printsec=frontcover&dq=kaushik+roy&redir_esc=y#v=onepage&q=kaushik%20roy&f=false).
 
(68) Kaushik Roy (2004-01-01), Hindistan'ın Tarihi Savaşları: Büyük İskender'den Kargil'e, syf. 23-31 (https://books.google.com.tr/books?id=jpXijlqeRpIC&redir_esc=y).
 
(69) Rogers Guy (2004), İskender: Büyüklüğün Belirsizliği, New York, syf. 200.
 
(70) Theodore Dodge (1890), İskender, syf. 592-594.
 
(71) Quintus Curtius Rufus (1809), Büyük İskender'in Yaşam ve Hükümdarlığı Tarihi, Londra, syf. 320-326
 
(72) Benjamin Wheeler (1900), Büyük İskender, New York, syf. 447-454.
 
(73) Theodore Dodge (1890), İskender, syf. 595-606.
 
(74) Arrian (1893), İskender'in Anabasis, syf. 301-304.
 
(75) Ian Worthington (2008), Makedonya Philip II, syf. 27-28.
 
(76) Benjamin Wheeler (1900), Büyük İskender, New York, syf. 458-451.
 
(77) Quintus Curtius Rufus (1809), Büyük İskender'in Yaşam ve Hükümdarlığı Tarihi, Londra, syf. 350.
 
(78) Arrian (1893), İskender'in Anabasis, syf. 305/604.
 
(79) Arrian, Q. Curtius, Diodoros, Plutarch ve Justin (1896), Büyük İskender'in Hindistan İstilası, (https://archive.org/details/cu31924028252546).
 
(80) Plutarch, İskender'in Hayatı, syf. 66.
 
(81) Kingdoms of the Successors of Alexander: After the Battle of Ipsus, B.C. 301, (https://www.wdl.org/en/item/11739/).