1230 yılında Alaeddin Keykubad’ın yanında Celaleddin Harezmşah’a karşı Yassı Çemen savaşında savaşan Kayı Boyu'nun, o zamanlar Ahlat’ta olduğu anlaşılır. 1230’da Gündüz Alp’in ölümü ile boyun başına geçen Ertuğrul Gazi, Erzurum'a ilerledi. Kardeşleri ile Batı'ya gidip uç beyliği görevini yapmak istedi bu yüzden bir boy toplantısı hazırladı. Toplantıda sunulan bu teklifi Dündar Bey kabul ederken Sungur Tekin ve Gündoğdu Bey kabul etmedi. Dündar Bey, Ertuğrul Gazi ile kalırken Sungur Tekin ve Gündoğdu Ahlat'ın güney kısımlarına indi. Ertuğrul Gazi ise Anadolu'nun daha da içlerine girerek Sivas'a ilerledi. Sivas'ta konakladıkları sırada büyük bir Moğol ordusunun Selçuklu ordusunu yendiğini gördüler. Ertuğrul Bey ise Selçuklu ordusuna yardım etmek için tüm gazileri ile savaşa girdi. Yenilen Selçuklu ordusunu kurtardı ve Alaaddin Keykubad'ın taktirini kazandı. Alaaddin Keykubad, Ertuğrul Gazi'nin bu yiğitliğinden etkilenerek ona Ankara çevresindeki Karacadağ bölgesinin denetimini verdi. Ertuğrul Gazi bir müddet burda kaldıktan sonra burayı terketmeye karar verdi. Çünkü o Batı'ya gidip büyük bir uç beyi olmak istiyordu. Bu yüzden oğlu Savcı Bey'i Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'a göndererek yeni yurt istedi. Alaaddin Keykubad, Ertuğrul Gazi'ye Söğüt-Domaniç mevkiine geçebileceklerini söyledi. Ertuğrul Gazi'nin Ankara'dan Söğüt-Domaniç civarına gelmesi 1231 yılında olmuştur. Bu bölgeye geldikten kısa süre sonra İznik Tekfuru ile birleşmiş olan Aktav Tatarları'nın büyük bir ordu hazırladığını duydu. Selçuklu Sultanı ise bu haber üzerine 1231 yılında Konya'dan hareket edip Eskişehir mevkiine geldi. Ertuğrul Gazi ise Söğüt-Domaniç civarından Eskişehir'e gelerek Sultanın ordusuna katıldı. Alaaddin Keykubad, Ertuğrul Gazi'yi öncü birlik olarak Aktav Tatarlarının ve İznik Tekfuru'nun üzerine yolladı. Ertuğrul Gazi büyük bir yolu aştıktan sonra bu ittifak ordusunu Ermeni Derbendi bölgesinde yakaladı. Bu bölgede büyük bir savaş oldu ve savaşı Ertuğrul Gazi kazandı. Alaaddin Keykubd ise öncü olarak yolladığı ordunun savaşı kazandığını duyunca Ertuğrul Gazi'ye sevgi ve övgü dolu mektuplar yolladı. Ertuğrul gazi yaşamı boyunca fazla büyük savaşlara girmeyip tekfurlara karşı dostane ilişkiler kurmuştur. Asıl görevi ve çatışmaları Moğollara karşı direnip boyunu korumak olmuştur. Kayı Boyu; Yazları Söğüt, Kışları ise Domaniç’te geçirir. Çatışmalara gidecekleri sırada ise mallar güvenilir olan Bilecik Kalesine ve Tekfuruna bırakılır. 1281’de vefat eden Ertuğrul Gazi’nin ardından boyun başına Osman Gazi geçmiş olup onun zamanında beylik sıfatı kazanmış ve hatta devlet statüsüne gelmiştir.
Osman Gazi (Taht: 1281-1326, ö. 1326):
Ermeni Beli Savaşı (1285): Boyun başına geçen Osman Gazi, ilk olarak İnegöl kalesini almak ister, bu yüzden İnegöl kalesi etrafında bir keşfe çıkar, keşif yaparken İnegöl askerleri tarafından görülür ve tekfur Nikola’ya haber verilir. 70 gazi ile keşfe çıkan Osman Gazi aniden tekfurun 1000 kişilik askeri ile karşılaşınca çatışmaya girer. Savaş çok şiddetli geçer, tekfur geri çekilir iki tarafta çok kayıp verir ve savaş sonuçsuz kalır. Aynı yıl Osman Gazi ilk kalesini yani Kulacahisar kalesini az asker ile bir gece baskınıyla alır fakat yerleşmeden kaleyi yıkar.
Domaniç Savaşı (1286): Alçay civarında Osman Gazi’yi durdurmak için buraya gelen İnegöl Tekfuru ve Karacahisar Tekfuru (Kalanoz), Osman Gazi ile savaşa girer. Osman Gazi bu savaştan da galip gelir.
1289 yılında Karacahisar alınır ve buradaki kilise camiye çevrilir, kalenin yanında Pazar kurulur ve Osman Gazi bu pazardan ilk vergisini alır. Ayrıca Selçuklu sultanı bu zafer ardından Osman Gazi’ye tuğ gönderir.
1290 yılında sıranın bu kalelere geleceğinden endişelen Bilecik, Yarhisar ve İnegöl tekfurları birleşerek bir plan kurarlar. Plan ise, Yarhisar Tekfuru kızını Bilecik Tekfuruna vererek düğünde Osman Gaziyi suikast ile öldürmektir. Fakat plan Köse Mihal tarafından öğrenilir ve Osman Gazi bu planın ardından kendisi de plan kurar. Ardından Bilecik Tekfuruna düğünün kalabalık olacağını ve düğünün kale dışarısındaki kasabada yapılmasını söyler. Tekfur bunu kabul eder. Osman gazi ise mallarını Bilecik Kalesine bırakır fakat kağnılarla taşınan malların içinde alpler saklıdır. Alpler düğünden dolayı az askeri olan Bilecik Kalesine gizlice girerler ve kaleyi kolayca alırlar. O sırada düğünde olan Osman Gazi bunu haber alır ve düğünden kaçar. Suikastın öğrenildiğini duyan tekfurlar, Osman Gazi’nin peşine düşerler. Osman Gazi kaçarak alpleriyle birleşir ve tekfurlarla çatışmaya girer. Bu saldırıda Bilecik tekfuru ölür ve Yarhisar ile İnegöl tekfurları tutsak edilir. Tekfursuz kalen bu kaleler kolayca alınır. Bilecik, Yarhisar ve İnegöl kalesini alan Osman Gazi, Yarhisar Tekfurunun kızı Nilüfer(Önce ki adı Holofaria) Hatun’u oğlu Orhan Gazi ile evlendirir. Aynı yıl Osman Gazi Karacahisar’a geçip 9 yıl boyunca burada aldığı yerlere imar başlatır ve 1299’da ise aynı yerde kendi adına para bastırıp hutbe okutur.
1300 yılına gelindiğinde Osman Gazi 9 yıl savaşsız aradan sonra İznik’i almaya karar verir fakat İznik’i almak için oraya giden kaleleri bir bir almak gerekiyordu. Bu yüzden Osman Gazi bu yıl; Yenişehir, Köprühisar, Koyunhisar ve Marmaracık kalesini alır.
1301 yılına gelindiğinde ise bir bir alınan kalelerin ardından İznik kuşatılır, kalenin önünde ufak çatışmalar olur fakat bunlar sonuçsuz kalır.
Koyunhisar Savaşı (1302): İznik kuşatılırken Bizans İmparatoru, İzniği kurtarmak için komutan Muzolon önderliğinde İstanbul’dan Yalova’ya(Hersek’e) çıkarma yaparak eski Koyunhisar tekfuru ile birleşir. Osman Gazi bunu istihbaratı sayesinde öğrenir ve çevredeki gazilerden yardım ister. 1302 yılında Osman Gazi, İznikten kuşatmayı kaldırır ve Koyunhisar Ovasına gizlice gelerek 5000 gazisi ile pusu kurar. Muzolon, Koyunhisar ovasında 2500 askeri ve birçoğu Alan paralı asker olan ordusuyla çadır kurmuştur. Osman Gazi uykuda olan Bizans ordusuna 100 kişiden oluşan bir birlik yollar. Gece baskını yapan alpler hemen geri çekilir ve arkasına Muzolon’un ordusunu alır. Muzolon, Osman Gazi’nin İznik Kuşatmasında olduğunu sanarak bu 100 alpi kovalar. Osman Gazi ise aniden pusudan çıkarak Muzolon’a saldırır. Bu baskın üzerine Koyunhisar Savaşı kazanılır.
Dimbos Savaşı (1303): Koyunhisar savaşını kazanan Osman Gazi tekrar İznik’i kuşatır. Bunun üzerine Bizans İmparatoru soylu bir prensesi İlhanlı hanına vererek ittifak kurar. Bizans İmparatoru, Koyunhisar’ın intikamını alıp beyliğin gücünü azaltmak için İstanbul’dan haber salar. Başta Bursa olmak üzere 5 tekfur bu haberi alarak ordularını birleştirir. Ardından bu ittifak ordusu Osman Gazi’nin olduğu yere(Yenişehir’e) ilerler. Osman Gazi, yolda olan bu ittifak ordusunu öğrenir ve Yenişehir’in batısına ilerler. Yenişehir de karşılaşan bu ordularda Bursa, Kite, Kestel, Orhaneli, Kestel, Yunuseli tekfurları vardı. Osman Gazinin ordusunda ise oğlu Orhan Gazi var idi. İttifak ordusunun sayısı 10000, Osman Gazi’nin ise 5000 civarlarındaydı. Karşılaşan ordular aynı anda topluca hücuma geçer ve savaş başlar. Savaş hızla ilerliyordu ve kimse o an üstünlük kazanamadı fakat Osman Gazi aniden daha kuvvetli bir taaruza geçti ve İttifak ordusunun dar olan Dimbos geçidinde sıkıştırdı. Bu çatışmada be sıkıştırmada Kestel Tekfuru ölünce ittifak ordusu dar geçitten geçip Bursa ve Uluabad kalelerine kaçmaya başladılar. Osman Gazi ise bu kaçışı takip eder. Kite tekfuru hariç diğer tekfurlar Bursa’ya sığınır. Osman Gazi’nin Bursa’yı o an alacak gücü olamadığı için Kite tekfurunu takibe devam eder. Kite tekfuru ise Uluabad kalesine sığınır. Osman Gazi kaleye bir mektup yollar ve tekfurun verilmesini aksi takdirde kalenin kuşatılıp alınacağını söyleyince Uluabad tekfuru, Kite tekfurunu Osman Gazi’ye geri verir. Osman Gazi ise Kite tekfurunu alır ve kendi kalesi önünde öldürür. Zaten kazanılan Dimbos Savaşı’nın ardından 1303 yılında Osman Gazi, öldürdüğü Kestel ve Kite tekfurlarının kaleleri olan Kestel ve Kite kalelerini alır. Ayrıca Kite ve Kestel kalelerini aldığı için batıdan ve doğudan abluka altına aldığı Bursa’yı haraca bağlar. Bursa işini kısmen halleden Osman Gazi, yarım kalan İznik’te baskıyı arttırmak için etrafındaki kalelere yönelir.
Sakarya Seferi (I / 1303-1305): Osman Gazi sırasıyla Lüblüce, Osmaneli, Mekece, Pamukova, Geyve, Tekürpınar kalelerini alır. Pamukova Kalesi hariç diğer kaleler savaşılmadan teslim oldu. Pamukova kalesi tekfuru ise küçük bir savaştan sonra yenilince Karaçepüş kalesine sığınır fakat okçularla savunulan bu dayanıklı kaleye saldırılmaz. Osman Gazi, 1. Sakarya Seferindeyken Karacahisar’a Çavdar Tatarlarının saldırması ile seferi bitirir. Osman Bey bu saldırıya karşı oğlu Orhan Gaziyi gönderir. Orhan Gazi ise onları Germiyan topraklarındaki Çavdarhisar kalesinde onları yener.
Sakarya Seferi (II / 1305-1306): Hız kesmeden ikinci seferi başlatan Osman Gazi hastalığından dolayı ordunun komutasını oğlu Orhan Gazi’ye verir. Orhan Gazi, orduları toplar ve Karaçepüş kalesine hareket eder. Orhan Gazi buranın iyi korunduğunu ve asker sayısı çok olduğunu kalenin kuşatılıp alınmasının uzun süreceğini biliyordu. Bu yüzden o ordusunu üçe böldü; ilk kısmı kalenin dış kısmında görünmeyen bir yere pustu, ikince kısmı ise kaleye giriş kısmında ki derenin ormanlığına pusmuştu. Orhan Gazi gece kaleye saldırır ve biraz çatıştıktan sonra hemen geri çekilir. Kale tekfuru onun kaçtığını görünce bütün ordusuna hücum emri verir. Boşalan kaleye orada pusan alpler girer ve kaleyi çatışmasız alır. Orhan Gazi ise diğer ormanlıkta pusan askerleri ile kale tekfuruna saldırıp çatışır. Çatışmadan galip gelen Orhan Gazi, 1305 yılında Karaçepüş kalesini alır, aynı yıl aynı taktikle Absu kalesini alır, 1306 yılında ise Karatekin Kalesini alır. Böylece İznik’in etrafındaki bütün kaleler alınmış olup kale karadan takviye alınmayacak şekilde ablukaya alınır.
Bu olaylardan sonra 20 yıl boyunca dört bir yana akıncılar ve alpler, akınlar ve yağmalar yapar fakat hiçbir kale alınmadan zayıflatılıp ganimet elde etme amacı güdülür. 20 yıl boyunca alınan yerler Türkleştirilip, İslamlaştırılır. Ayrıca imar hareketleri başlar. Orhan Gazi ise ablukaya alınan Bursa ve İznik’i kuşatmaya alır. (1306-1326)
Orhan Gazi (Taht: 1326-1362, ö. 1362):
1306 yılında II. Sakarya Seferi’ni tamamlamış olan Orhan Gazi 20 yıl boyunca babası ile imar faaliyetlerine başladı. 1326 yılında babası Osman Bey vefat edince devletin başına geçti. Aynı yıl yani 1326 yılında Orhaneli kalesi alınır ve Bursa’nın, aynı İznik gibi giriş çıkışları tamamen kapanır.
Bursa’nın Fethi (1326): Orhan Gazi uzun yıldan beri abluka altına aldığı Bursa kalesini başa geçince kolayca alır, halk uzun abluka ve kuşatmadan bıktığı için savaşsız kaleyi teslim eder. Orhan Gazi halkının bir kısmını buraya taşıyarak başkenti buraya alır. Babasının kabrini ise vasiyeti üzerine buraya alır. Zaten Osman Gazi’nin son yıllarında Kalenin dış kısmı alınmıştı fakat Orhan Gazi tahta geçince kale tamamen zapt edildi.
Palekanon Savaşı (1329): Orhan Gazi Bursa’yı aldıktan sonra İznik ablukasına yardıma gitti fakat orayı kuşatamadan Bizans İmparatoru 3. Andronikos Bursa’yı geri almak için Orhan Gazi’ye doğru ilerler. Orhan Gazi bunu haber alır ve oda Gebze’ye ilerler, iki ordu ise Eskihisar’da karşılaşır. 3. Andronikos 3000 askeri ile düzlükte Orhan Gazi ise 5000 askeri ile tepede mevzilendi. 3. Andronikos, Orhan Gazi’yi düzlüğe çekip orada yenmek istiyordu. Hatta eğer çekemez ise savaştan çekilmeyi bile düşünüyordu. Orhan Gazi ise düşmanı sarp araziye çekip orada kazanmak istiyordu. Bunun için ise 2000 kadar atlıyı bir dar vadide pusuya hazırladı. Orhan Gazi daha sonra 300 kişilik bir birliği 3000 kişilik Bizans ordusuna öncü olarak yolladı, birlik orduya oklar fırlatıp geri çekildi amaç ise düşman askerlerini sarp arazi olan tepelere çekmekti. Fakat düşman düzenini bozmayıp ilerlemedi. Yarın olunca Orhan Gazi daha büyük bir birlik yolladı. Düşman, saldırılardan bıkınca 3. Andronikos toplu hücuma geçti. Orhan Gazi ise pusudaki askerlerini çıkartıp onlarla birlikte hücuma geçerek savaş, meydan muharebesine dönüştü. Bu çatışmada İmparator 3. Andronikos ok ile baldırından yaralanınca savaştan kaçtı. Bizans ordusu ise orduda İmparatoru göremeyince öldü sandılar ve kaçmaya başladır. Kaçışın ardından ise zafer kesin olarak 1329 yılında Orhan Gazi’nin oldu. 30 yılını doldurmayan bir devlet büyük bir imparatorluğun başındaki imparatoru kolayca yenmişti.
İznik’in Fethi (1328-1331): Bizans’tan ümidini kesen İznik ablukada iki yıl dayansa da ondan sonra teslim olmuştur. Halk teslim olduğu için yağmaya uğramamıştır. Bu fetihten sonra ise Gemlik kolayca düşmüştür.
İzmit’in Fethi (1333-1337): Orhan Gazi 1333 yılında İzmit’e ilerler. Bunu duyan 3. Andronikos İstanbul’dan deniz yolu ile İzmit’e ilerler. Orhan Gazi ise İmparatora, burayı isterse kuşatmayabileceğini ama savaşmak isterse de kaleyi kuşatıp alacağını söyledi. İmparator ise barışı tercih etti ve 12000 altın vermek şartıyla bu kuşatma başlamadan kaldırıldı. Fakat 4 yıl sonra 1337’de Arnavut’ta isyan çıkar ve İmparator burayla uğraşmak için yola çıkar. Orhan Gazi bunu fırsat bilerek İzmit’i kuşatır ve aynı yıl içinde alır. İzmit’in fethinden sonra bütün Yalova ve İstanbul’un Asya kolu alınır. Ayrıca Orhan Gazi aynı yıl Karesilerden aldığı 36 gemilik donanma ile İstanbul’a ilerler ve düşmana gözdağı verdikten sonra geri çekilir. Türkler’i İstanbul’da gören Rumlar çok şaşırır ve korkarlar.
Karesi Beyliğinin Alınması (1337): Orhan Gazi artık Bizans’ı tehlike olarak görmüyordu ve yüzünü Türk beyliklerine çevirmenin vakti geldiğini düşündü. O sıralar Karesiler’de taht kavgası vardı. Demirhan Bey, beyliğin başına geçer ve mücadele ettiği kardeşi Tursun Bey ise kaçarak Orhan Gazi’ye sığınır. Orhan Gazi bunun ardından Karesilerin iç işlerine karışır. Halkın desteğini almış olan Tursun Bey, Orhan Gazi’ye eğer yardım ederse Balıkesir’de ki bazı kaleleri ona bırakacağını söyler. Orhan Gazi, Uluabad Kalesini alır ve Demirhan Bey’i basmak için Balıkesir’e yönelir. Fakat Demirhan Bey Bergama’ya çekildi, Tursun Bey ise Demirhan’ı takip ederken bir çatışmada ok ile ölür. Orhan Gazi bu olay üzerine halkın desteğini alır ve artık burası benim ilimdir, der. Balıkesir, Biga gibi kaleleri alıp Bergama’da Demirhan Bey’i öldürüp bütün Karesi Beyliğini alır. Orhan Gazi Biga’yı ise oğlu Süleyman Paşa’ya burayı uç kalesi olarak verir. Ve Süleyman Paşa tüm kıyı şeridini ele geçirir.
Rumeli’ye Geçiş (1345): Bizans’ın rakibi olan Sırp Kralı Stefan Duşan, Makedonya’yı ele geçirir ve Orhan Gazi’ye 1340 yılında birlikte İstanbul’u kuşatalım der ama Orhan Gazi bu teklifi reddeder. 1341 yılında ise 3. Andronikos ölünce Bizans’ta taht kavgası çıkmıştır. 3. Andronikos vasiyet olarak oğlu 5. Ioannes’i göstermişken, devlet adamları ve askerler ise komutan Kantakuzos’u destekliyordu. Kantakuzos, Orhan Gazi’ye mektup yazarak dost olmak istediğini söyler. Orhan Gazi ise bunun yararlı olacağına emin olunca bu dostluğa evet dedi. Kantakuzos ise kızı Theodora Hatun’u Orhan Gazi’ye eş olarak verir. Silivri’de düğün yapılır ve ittifak güçlenir. 1345 yılında ise Orhan Gazi Doğu Roma’nın müttefiki olarak Balkanlar’da faaliyetlere başladı.
Balkan Savaşı (1352): 1347 yılında Kantakuzos, sarayı basar ve imparator ortağı olur. Aynı yıl Sırp Kralı Duşan, Selanik’i kuşattı. Kantakuzos bu tehlikeye karşı Orhan Bey ve Umur Bey’den yardım ister. Süleyman Paşa 20000 kişilik süvari birliği ile 22 gemilik donanma sayesinde Kantakusoz’un oğlu Mattheos ile buluşmak üzere Selanik limanına çıkarma yapar. Bu sırada Umur Bey, Gavur İzmir kuşatması sırasında şehit düşer ve Aydınoğullarından yardım gelmez. Duşan Selanik’i alır, Süleyman Paşa ise yardım gelmemesi üzerine geri çekilir. Bu durumdan faydalanmak isteyen 5. Ioannes, Kantakuzos’un oğlu Mattheos’u Edirne’de kuşatır. Bu olay üzerin Kantakuzos, Süleyman Paşa ile hareket eder; 5. Ioannes ise Sırp ve Bulgarlardan yardım ister. Sırplar Edirne’nin altına, Meriç’in batısına gelir. Bulgarlar ise Meriç’in doğusuna gelir. Süleyman Paşa 10000 atlısı ile ilk Bulgarları sonra Sırpları meydan savaşında çatışarak 1352 yılında yener. Sırpları ve Bulgarları dağıtır ardından Edirne’yi kurtarır hatta Edirne’ye girerek Kantakuzos ile konuşur. Süleyman Paşa sonra Bulgar içlerine girer ve 10000 atlısı ile aynı yıl akınlar yapar. Kışın bastırması ile Süleyman Paşa, akınları durdurup Çimpe kalesine girer. Kantakuzos bu başarılardan sonra Süleman Paşa’ya Çimpe kalesini verdi. Rumeli’de Çimpe’den başka hiç toprağı bulunmayan Orhan Gazi, Çimpe’yi bir yayılma alanı ve üs haline getirdi. O sırada 1354 yılında bir deprem oldu ve bütün yarım adadaki birçok kale yıkıldı ve halk ortadan kaçtı.
Gelibolu Savaşı (I / 1354): Süleyman Paşa, Anadolu’dan gelen Türkleri buraya alarak, burayı imar etmeye başlar. Bunu gören 5. Ioannes ise Gelibolu’ya gelir ve Süleyman Paşa ile savaşır. Süleyman Paşa 3000 kişilik ordusu ile 5. Ioannes’i kolayca yenerek Balayır’ı aldı ve kaçan halk ile askerlerden dolayı etrafa kolayca yayıldı. Gelibolu’nun Avrupa kolu da alınınca tüm Gelibolu fetih edildi. Ayrıca Gelibolu ile kalmayıp Keşan ve Malkara bile fetih edilir. Kantakuzos bu yayılmadan korkar ve Süleyman Paşa’dan alınan tüm yerlerin verilmesini ister. Süleyman Paşa ise sadece Çimpe’nin 10000 altın karşılığında verilebileceğini diğer alınan yerlerin kılıç hakkı olduğunu söyleyerek bu isteği kesin olarak geri çevirir.
Ankara’nın Fethi (1354): Eretna ve Karaman beylikleri arasında Ankara için çatışma çıkar. Ahiler ise bu kargaşa sırasında kendilerini güvence altına almak için Orhan Gaziye haber verir. Orhan Gazi ise Gelibolu’da ki Süleyman Paşa’ya buraya sefer yapmasını söyler. Süleyman Paşa Rumeli’de akınları durdurup Ankara’ya ilerler. Sivrihisar’ı ve Ankara’yı alarak Ahiler ve topraklarını babasının devletine katar. Böylece Karaman çekişmeleri ufakta olsa ortaya çıkmıştır.
İttifak Savaşları / Ceneviz ve Venedik savaşları (1351-1352): Süleyman Paşa Balkan’lar da rüzgâr gibi esmesinin bir sebebi ise bu savaştır. Orhan Gazi o sıralar bu savaşa destek veriyordu. Venedikliler, Pera’da(Galata’da) bulunan Ceneviz kolonisini almak için Bizansla iş birliği yapar, Cenevizliler ise Orhan Gazi’den destek alarak bu savaşa yardım için kısmen girer. Venedik donanmaları Bizans’ın desteği ile boğazdan geçer ve Pera’ya saldırır. Osman Gazi ise buraya 1000 okçu yollayarak kale savunmasına katkı sağlar. Orhan Gazi ardından 1352 yılında Üsküdar yakınlarına asker sevk eder ve Venediklilerin Osmanlı toprağına gelmesi engellenir. Peganino Doria adlı komutan Ceneviz’den çıkarak Pera’ya gelir. Bu takviye ile Venedik geri çekilir ve savaşta sadece Bizans kalır. Bizans İmparator’u 5. Ioannes bu ittifak ile baş edemeyeceğini anlar ve Ceneviz ile Orhan Gazi arasında barış antlaşması imzalar. Ve Edirne’yi bu olaydan sonra kuşatır ve olaylar böyle gerçekleşir. 1354 yılına gelecek olursak Süleyman Paşa, Kantakuzos’un teklifini reddetmişti ve ardından Ankara ve Sivrihisar’ı almıştı. Aynı yıl Bizans halkı Türklerle işbirliği yaptığı gerekçesi(bazı kaynaklara göre 5. Ioannes’in suikastı) ile Kantakuzos’u öldürür. Ardından tek imparator olan 5. Ioannes Türkleri Balkanlardan atmak için Papa’dan ardım ister.
3 yıl sonra yani 1357 yılında ise 5. Ioannes, Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Halil’i kaçırır. Orhan Gazi bunun üzerine oğlunu geri almaya çalışsa da kaçırılan Şehzade’yi bir türlü bulup alamaz ve 5. Ioannes ile bir antlaşma yapar. Antlaşmaya göre Orhan Gazi, Balkanlar’da ilerlemeyi durduracak ve 10000 düka para verecek. Bu sırada aynı yıl bir kaza ile Süleyman Paşa vefat eder ve yerine 1. Murad geçer. Yanlarında ise Hacı İlbey ve Evrenos Bey gibi akıncılar vardır. Fakat 1. Murat iki yıl boyunca antlaşmaya göre fetih hareketleri başlatamaz. Nedeni ise Şehzade Halil’in 1359 yılında geri alınmasıdır.
Gelibolu Savaşı (II / 1357): 1352 yılında yardım isteyen 5. Ioannes’in yardımına 5 yıl sonra Pierre Thomas önderliğinde ve Papa’nın izni ile Roma’dan ayrılan Haçlı donanması geldi. Haçlı donanması, Osmanlı toprağı olan Gelibolu’da ki Lapseki(Truva’ya yakın, Asya kolunda olan) kasabasına çıkarma yapar ve kasabayı yakıp yıkarlar. Haçlı donanması Lapseki’den geri çekilecekken pusudaki Osmanlı birlikleri bu Haçlı Ordusunu darma duman eder. Thomas ise zar zor kasabadan kaçar. 1359’da ise 1. Murad Balkan fetih hareketlerine başlar.
Murad-ı Hüdavendîgar (Taht: 1362-1389, ö. 1389):
1359 yılında fetih hareketlerine başlayan 1. Murad, Tekirdağ ve Enez’i alır.
1360 yılında ise Meriç’in doğusundaki Dantos, Çorlu, Misini, Lüleburgaz ve Babaeski alınır. Aynı yıl Meriç’in batısında ise Malkara, Keşan, İpsala, Dedeağaç ve Dimetoka alınır.
Sazlıdere Savaşı ve Edirne Fethi (1361): 1361 yılında Edirne Kuşatılır, Evrenos Bey olası Sırp saldırısını engellemek için Meriç’in Batısına gider, Lala Şahin Paşa Trakya beylerbeyi olur ve Hacı İlbey öncü olarak Edirne’ye ilerler. Ardından destek olarak beylerbeyi Lala Şahin Paşa Edirne’ye ilerler. Rum birlikleri İstanbul’dan, Osmanlı akıncılarını Sazlıdere mevkiinde yakalar. Sazlıdere Savaşını kazanan akıncı paşalar, akınlar yapa yapa Edirne’ye ilerler ve Edirne tamamen kuşatılır. Aynı yıl 1. Murad tüm birliklerini toplar ve Edirne’ye ilerler. Kaledeki halk Sazlıdere savaşından sonra bitkin düşüp savaşsız direnmeden kaleyi Türklere verir.
1362 yılında Orhan Gazi vefat eder 1. Murad Rumeli’yi; Lala Şahin Paşa’ya, Evrenos Bey’e ve Hacı İlbey’e bırakarak Bursa’ya ilerler. 1. Murad tahta oturur başkenti Edirne yapar. Tam Edirne’ye geçecekti fakat kardeşleri Şehzade Halil ve Şehzade İbrahim buna izin vermeyip Karaman ve Eretna beylerinden yardım İster. Eretna Beyi, Ankara’yı; Karaman Beyi, Sivrihisar’ı alır ve Bursa’ya ilerler. Bizans ise taht kavgasından faydalanıp Çorlu, Burgaz ve Malkara’yı geri aldı. 1. Murad, Eretna ve Karaman ordusunu Eskişehir’de yakalar, orduyu dağıtır ve aynı yıl Sivrihisar ile Ankara’yı geri alır.
1363 yılında Lala Şahin Paşa, Bulgarlardan Zara’yı ve Filibe’yi alır. Aynı yıl Evrenos Bey Bizans’tan Gülmicine, Yenice ve çevresini alır. Aynı yıl 1. Murad ve 5. Ioannis arasında bu fetihler üzerine Doğu Roma’yı Osmanlı’ya tabi hale getiren bir antlaşma imzalandı.
Sırpsındığı Savaşı (1364): 1364 yılında eski Filibe tekfuru Sırplara kaçar, Sırplar ise Papa’ya bir haçlı ordusunun hazırlanmasını söyler ve Türklerin ani bir baskın ile yok olacağını söyler. Papa 5. Urban Balkanlara haber verir ve Sırp Kralı 5. Uroş, Macar Kralı 1. Layoş, Bosna Kralı 1. Tvrtko, Bulgar ve Eflak orduları yukarı Makedonya da birleşip Türkleri, Filibe ve Edirne’den atmak için hazırlık yaparlar. 1. Murad Bursa’da olduğu için ordu komutasını Lala Şahin Paşa’ya verir, Lala Şahin Paşa ise orduyu toplar ve Edirne’den çıkar. Haçlı ordusu ise Sırbistan’ı ve Bulgaristan’ı geçip Sarayakpınar(Meriç’in Doğusu) köyünde kamp kurar. Kampın arkası nehir, önü bataklık ve tepe olduğundan haçlılar rahat davranıyordu. Hatta erken zafer ve kutlama bile yapmışlardı. Birçok asker sarhoş olup yatmıştı. Hacı İlbey ise tepelerde pusu kurmuştu ve bu durumu görünce saldırıya geçti. Tepelerden 3000 atlısı ile sarhoş ve dağınık 40000 haçlı ordusuna taaruz eder. Hacı İlbey o gün neredeyse tüm orduyu öldürüp dağıtmıştı. 1. Layoş ise zar zor kaçıp gemiye binmiştir. Meriç’te boğulan haçlılar Osmanlı’ya kesin olarak yenilmişlerdi. 1. Murad ise bu zafer ile Rumeli’ye ilerlemiştir.
1365 yılında 1. Murad Çorlu’yu geri alır.
1366 yılında Papa Türklere kızıp ve Sırpsındığı Muharebesinde ki yenilgisini örtmek için Gelibolu’nun Avrupa kolunu işgal edip alır.
1367 yılında ise Lala Şahin Paşa ve Timurtaş Paşa, Bulgarlardan Yanbolu ve İmtihan’ı alırlar, Sırplardan ise Samakov’u alırlar. Ve böylece Bizans’ın kara sınırında tek Türkler kalmış oldu.
1368 yılında 1. Murad, Doğu Bulgar’a sefere çıkar ve Aydos ile Zozoppolu alır. Ardından Edirne’ye döner Orada kışı geçirir.
1369 yılında ise Bizans’tan Istıranca, Pınarhisar, Kırkkilise ve Vize’yi alır. Haçlılar ise aynı yıl İşgalde ki Gelibolu’yu Bizans’a bırakarak geri çekildiler.
1370 yılında bundan gaz alan ve Türklere tabi olmaktan bıkan 5. Ioannis önce Macaristan’a sonra Papa’ya giderek Katolik evladı olur. Papa’dan yardım ister ve Bizans’a gizlice döner. 1. Murad ise imparatora karşı baskısını arttırıp Gelibolu’yu ister.
Çirmen Savaşı (1371): 1371 yılında ise 5. Ioannes bu baskı üzerine Sırplarla anlaşır ve Sırp ordusu Edirne’ye ilerler. Bu büyük ordunun Edirne’ye geldiğini öğrenen Lala Şahin Paşa, 1. Murad’dan yardım ister ama 1. Murad Gelibolu’da riskli bir durum olduğundan dolayı yardım edemedi. Ardından Lala Şahin Paşa ve Evrenos Bey 800 kişi ile 70000 kişilik Sırp ordusuna karşı keşfe çıkar. Sırp orduları Çirmen’e kadar çoktan gelmişlerdir. Türkler 800 atlısı ile gece sevinçten sarhoş olan Sırp ordusunu derin uykuda basar. Lala Şahin Paşa tepelere davulcu koyup saldırıya geçer amacı ise Kral Vayko ve Ugyleşan’ın çadırını basıp savaşı en az zararla ve zamanla bitirmekti. Sırplar ani baskın ile kaçarken iki kralın ölmesi ile tamamen parçalanırlar. Kaçan askerler Meriç Nehrinde boğularak öldü. Sırp ordusunda yaşayan diğer kral Vulkaşin ise yakalanıp öldürülünce Çirmen Savaş’ı kesin olarak kazanıldı ve Sırp tehlikesi zayıflatıldı. Aynı yıl Evrenos Bey ve Çandarlı Hayrettin Bey, 1. Murad’ın kesin emri ile Bizans’tan Kavala, Drama, Zihne ve Serez’i aldılar. Kesin emir olmasının sebebi 1. Murad’ın Bizans imparatorunun izinsiz Papa’dan ve Sırplardan yardım isteme olayını öğrenmiş olmasıydı.
Murad-ı Hüdavendîgar o kadar kızmıştı ki 1372 yılında 5. Iaonnis’i yakalar ve Edirne’de tutar. Aynı yıl 5. Iaonnis’in oğlu 4. Andronikos isyan eder ve yanına Şehzade Savcı’yı alır. Şehzade Savcı küçük şehzade olduğundan sıranın ona gelmeyeceğini bildiği için isyan eder ve başkaldırır. 5. Ioannis istenmeyerek salınır ve isyanı bastırır. Oğlunun gözüne mil çektirip kör eder. 1. Murad ise Savcı Bey’i yakalar ve Bursa’da üzülerek fakat devletin ayakta kalması için boğdurarak öldürür.
1374 yılında Selanik valisi Bizanslı Manuel, Serez’i almak için ilerler fakat Çandarlı Hayrettin Paşa onu engeller ve Manuel’in tekfuru olduğu Selanik’i alır. Aynı yıl Lala Şahin Paşa vefat eder ve Rumeli Beylerbeyi Timurtaş Paşa olur. Timurtaş Paşa’nın önermesi ve Vezir-i Azam Çandarlı Hayreddin Paşanın isteği ile Acemi Ocağı kurulur.
1376 yılında gözleri kör olan 4. Andronikos, 1. Murad’ın desteği ve Cenevizlilerin desteği ile İstanbul’u kuşatır, alır ve kral olur. Kral olduktan sonra babası 5. Ioannis’i zindana atar. 4. Andronikos yardım sayesi karşılığında 1. Murad’a Gelibolu’yu geri verir. 1. Murad bu sayede sinsi olan 5. Ioannis’den kurtulup Gelibolu’yu alarak bir taşla iki kuş vurmuş oldu.
1378 yılında 1. Murad, Oğlu Yıldırım Bayezid ile Germiyanoğlu Süleyman Bey’in kızını evlendirdi. Bursa’da büyük bir şenlik ve düğün yapıldı. Süleyman Bey, çeyiz olarak Kütahya, Simav ve Tavşanlı’yı 1. Murad’a verdi. 1. Murad aynı yıl Karaman olayını bitirmek için kızını Karaman Bey’i Alaaddin Ali’ye verdi. Bu düğün sırasında Hamitoğlu Hüseyin Bey ile anlaşılarak Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Seydişehir ve Isparta 80000 altın ile alındı. 1. Murad bu taktiği ile Anadolu’da kargaşaları evlilik yolu ile bitirip bütün beyliklere üstünlüğünü tanıttı.
1380 yılında ise Çirmen Savaşında 3 kralı öldürülen Sırplar’ın başına yeni kral olan Lazar geçmiştir. 1. Murad beyliklere üstünlüğünü tanıtırken o da bütün Sırbistan’ı itaati altına aldı ve 1. Murad’a açıkça düşmanlık besledi.
1382 yılında Bizanslılardan Manastır’ı alan Timurtaş Paşa, Arnavut kralını yenilgiye uğrattı ve Arnavutluk Osmanlı hâkimiyetini tanıdı. Aynı yıl 1. Murad Sofya’ya ilerledi.
1385 yılında 1. Murad Sofya’yı tamamen aldı. 1. Murad, aynı yıl Lazar’a ilerlese de Lazar onun karşısına çıkmamış ve Semendire’ye sığınmıştır.
Frenk Yazısı Savaşı (1386): 1386 yılında Sırplardan Niş Kalesini alan 1. Murad, Lazar’ı 50 okka gümüş ile yıllık vergiye bağlayıp asker yardımı yollamak şartı ile Lazarla antlaşma yaptı. Aynı yıl Alaaddin Ali Toroslardan Türkmenleri alarak Göller Yöresini işgal etti ve yağmalar yaptı. 1. Murad haberi alınca Rumeli’ni Vezir Hayreddin Paşa’ya bırakarak Bursa’ya ilerler. Bursa’da kışı geçirir ve büyük bir ordu toplar. Orduyu 3 kola böler; Timurtaş Paşa, Şehzade Yakup, Şehzade Bayezid bu kolların yönetimlerini üstlendi. Alaaddin Ali, 1. Murad’ın Balkanlar’ı bırakıp geleceğini tahmin etmemiştir. Bu yüzden 1. Murad’a barış elçisi yolladı. Kütahya’da olan Sultan, barışı reddetti. Osmanlı ordusunun yanında Rumlar ve Sırplarda vardı. 1. Murad Aydın ve Saruhan beylerini de bu savaşa davet etse de onlar Karaman beyi bizim şahımız demiştir. 1. Murad ise Konya önlerine gelir ve savaş başlar. Osmanlı ordusunun merkezinde 1. Murad, ön tarafta Timurtaş Paşa, sol kanatta Yıldırım Bayezid, sağ tarafta Yakup Çelebi var. Osmanlı ordusunun sayısı daha fazla ve düzenlidir. Karaman ordusu ise daha az ve düzensizdir. Alaaddin Ali topluca atlı birlikleri ile hücuma geçer. Timurtaş Paşa piyadeleri ile onlarla çatışır. Süvari olan kollar Hilal şeklini alarak Karaman Ordusunu sarmaya başladılar. Bu savaşta Yıldırım Bayezid atını çok hızlı sürdüğü ve Karaman ordusunu çok hızlı sardığı için Yıldırım lakabını alır. Sonra Alaaddin Ali canını kurtarmak için kaçmaya başlar bunun üzerine düzensiz olan Türkmen askerleri hepten dağılır ve savaş kesin olarak kazanılır. Karaman ordusunu ve Türkleri üzen şey savaşı kaybetmeleri değil savaşta Sırp, Bulgar ve Rumların getirilmesiydi. Konya Kalesi’ne kaçan Alaaddin Ali kötü durumu üzerine eşini(1. Murad’ın Kızı’nı) ve âlimleri 1. Murad’a yollar. Kızının yalvarması ile kuşatmayı kaldıran 1. Murad, Alaaddin Ali’ye arkadan vurmayacağı üzerine yemin ettirir. O sırada kaleye giren Sırp askerler barışa rağmen yağma yaptığı için hepsi 1. Murad tarafından idam edilir. Göller Yöresini geri alan 1. Murad Teke’de ki Antalya’yı ele geçirir ve ilk defa Akdeniz’e inerler. Sonra seferi bitiren 1. Murad aynı yıl Bursa’ya döner.
Ploşnik Savaşı (1386-1387): Sırp Kralı Lazar, Konya’da öldürülen Sırp askerlerini öğrenince çok sinirlenir ve Bosna Kralı 1. Tvrtko ile ittifak kurar. 1. Tvrtko o sırada Osmanlı vasalı olan Arnavutluk’a akın yaparak İşkodra’yı kuşatır. İşkodra hâkimi 2. Curac Balşiç, uç beyi olan Kavala Şahin’e yardım için kaçar. Kavala Şahin 1. Murad’ın yanına gider ve yardım için izin alır. 1. Murad izin verse de ilk başlarda Osmanlı taraflı olan Arnavut hâkimi 2. Curac Balşic sonradan taraf değiştirip Sırp-Bosna tarafına gizlice geçer ve Kavala Şahine ihanet edip tuzak kurdurtur. Güney Doğu Sırbistan’a gelen Kavala Şahin karşısında savaşacak hiçbir güç bulamaz. Askerler bunun üzerine oradaki çevrelere ve kasabaya izinsiz ve düzensiz şekilde dalarak yağmaya kalkar. Kavala Şahin askerlerini durdurmak istese de askerler onu dinlemeyip durmaz. O sırada 2. Curac Balşic’in Osmanlı ordusunun yerini söylemesi üzerime Sırp-Bosna ittifak ordusu tepeye pusu kurarlar. Düşman ordusu bu haldeki Osmanlı ordusunu görünce pusudan çıkıp tepelerden inerek 30000 asker ile dağılan Osmanlı kuvvetlerine saldırır. Kavala Şahin’in 20000 kişilik ordusu olmasına rağmen yağma yapmayan ve onun emirlerinden çıkmayan sadece 2000 asker kalmıştı. Bunu gören ittifak askerleri Kavala Şahin’e saldırır. Kavala Şahin Paşa, arkasını dar bir vadiye alarak geceye kadar savaşır. Diğer baskın yiyen çoğunluk olan Osmanlı askerleri ya öldürüldü ya da esir alındı. Kala kala 18000 kişiden birkaç bin kişi kaldı. Bu birkaç bin kişi kaçarak Kavala Şahin ile birleşerek geri çekildiler. Bu savaş ise Osmanlı’nın ilk büyük yenilgisiydi.
1. Kosova Savaşı (1389): 1388 yılında bu zaferden güç alan Avrupalı ve Hristiyan devletler(Roma-Cermen, Venedik, Lehistan, Sırbistan, Macaristan, Bulgaristan, Bosna, Arnavutluk, Hırvatlar) toplanıp 1. Murad’ı Kosova’ya çağırdılar. Haçlı İttifakı Osmanlı’yı peş peşe yenip Rumeli’nden hatta Anadolu’dan çıkartmak için, 1. Murad ise Ploşnik yenilgisinden intikam almak için Kosova’ya doğru yola çıktılar. 1. Murad bu güçlü ittifaka hemen dalmayarak soğukkanlı davrandı. Önce Rumeli’de ki Çandarlı Ali Paşa’ya Bulgaristan’a akın yapmasını söyledi. Çandarlı Ali paşa Bulgar sınırlarına girer. Önce Silistre’yi sonra Tırnova’yı alır. Bulgar Kralı Şişman İvan Niğbolu’ya sığınır. Çandarlı Ali Paşa onu Niğbolu’da yener ve Niğbolu kalesini alır. Bu durum üzerine Bulgar Kralı Şişman İvan ittifaktan çekilir ve 1. Murad’a itaat eder. 1. Murad cihat çağrısı yapar ve ilk kez tüm beylikler kavgayı kenara bırakıp 1. Murad’a tüm güçleriyle yardıma geldiler. 1. Murad, oğulları Yıldırım Bayezid’i ve Yakup Çelebi’yi alarak Anadolu’dan ayrıldı. Filibe sarayına gelen 1. Murad kışı burada geçirir. O sırada Bulgarları yenen Çandarlı Ali Paşa ve yeni hacca gitmiş Evrenos Bey, 1. Murad’ın yanına gelirler. 1. Murad öncü olarak Yaşlı Kurt Evrenos Bey’i yollar ve kendisi Sofya yolundan Kosova ovasına gelerek Evrenos Bey’in bilgileri üzerine uygun harp düzeni aldı. Haçlı İttifak’ı 80000 kişi Anadolu İttifak’ı ise 40000 kişiydi. İlk gece iki tarafta dinlenip yarın olacak muharebeye hazırlanıyorlardı. Evrenos Bey, ağır zırhlı piyadeler olduğundan onların taaruz etmesinin beklenmesini söyler fakat Yıldırım Bayezid meydan savaşında taaruz edilip savaşın alınmasını söyledi. Haçlılar yarın olduktan sonra top atışına başlar, 1. Murad ise bu top atışlarına cevap olarak kendisi de top atışına başlattı. Fakat menzil yetmediği için iki tarafta zarar görmedi. Haçlı İttifakı bir öncü birlik yollayarak savaşı resmen başlatır. Savaş’ı tepeden yöneten 1. Murad, Çandarlı Ali Paşa’yı taaruza emrederek karşılık verir. Çandarlı Ali Paşa bu birliği yenip dağıttıktan sonra Sırp Kralı Lazar toplu taaruzu emreder. Osmanlının orta bölüğünde Timurtaş Paşa vardı. Timurtaş Paşa okçuları ile orta bölükteki(Lazar bölüğünün) yarısını yok eder ve kılıçları çekerek zırhlı piyadelere saldırır. Osmanlının sağ kolunda ise Yıldırım Bayezid vardı. Sol kolunda ise Yakup Çelebi vardı. Yakup Çelebi bu taaruza karşı dayanamaz ve savaşa savaşa geri çekilir. Orta bölükte olan Timurtaş Paşa ağır zırhlı piyadelere karşı çok zorlanır. Yıldırım’ın tarafında ise olay diğerlerinden daha farklıydı. Yıldırım Bayezid kendi tarafında ki Haçlı ordusuna baskın düşüp orduyu zayıflatmıştır. Hatta bazı askerler kaçmaya başlamıştı. Yıldırım Bayezid, Yakup Çelebi’nin çekildiğini görünce Yıldırım, adı gibi bir birlik alarak orayı arkalayıp sarar ve bütün askerleri dağıtır. Bu askerlerin dağıldığını gören Yıldırım’ın ilk tarafındaki haçlıların hepsi geri çekilir. Lazar artık zırhlı birlikleri ile tek başınaydı. Bütün Osmanlı ordusu Lazar’a saldırıp ağır zırhlı birliğini tamamen yok edip Lazar esir alınır. 1. Murad zaferin belli olduğunu görünce savaş alanına iner, onu gören Miloş Obiliç(Lazar’ın damadı) 1. Murad’ın yanına sokulur ve onu hançerler. Askerler Miloş’u öldürüp 1. Murad’ı çadıra götürüp Yıldırım Bayezid’i çağırırlar. Yıldırım gelene kadar 1. Murat şehit olmuştur. Yıldırım Bayezid sinirlenir ve ardından Lazar’ı öldürür.
Yıldırım, babasının vefatı üzerine tahta geçer. Babasından öğrenip gördüğü olayı kendisi yaşamamak için ve devletin sonradan sarsılmayıp uzun süre yaşaması için risk almayarak kardeşi Yakup Çelebi’yi boğdurup tahttaki ilk icraatını yapar.
Yıldırım Bayezid (Taht: 1389-1402, ö. 1403):
Batı Anadolu Seferi (1389-1390): Sözde Yakup Çelebi’nin öcünü almak isteyen beylikler kaybettikleri toprakları geri almak için 1. Bayezid’e karşı eylem başlattılar. 1389 yılında Sultan bu eyleme karşı Batı Anadolu Seferi’ni başlatır ve bir bir Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamitoğulları beyliklerini ortadan kaldırıp topraklarını ele geçirdi. Antalya’ya kadar ilerledi Tekeoğulları Beyliğini aldı. Candaroğulları(Süleyman Bey), Karamanoğulları(Alaaddin Ali Bey) ve Kadı Burhaneddin ittifakını kırmak için Konya’ya ilerleyip orayı kuşattı. Alaaddin Ali barışa mecbur kalıp bir kısım toprakları Yıldırım’a verdi. 1390 yılında Bizans, Selanik’i işgal edip aldı. Ayrıca surları tamir edip sağlamlaştırmıştır.
1391 yılında ilk İstanbul kuşatmasını açan Yıldırım bu kuşatmayı denizden ve karadan kuşatmıştır fakat amaç İstanbul’u almaktan çok Bizans’a gözdağı verip surların sağlamlaştırılmasını engellemekti. 7 ay süren kuşatmayı kış koşulundan dolayı kaldırıp Bursa’da kışı geçirdi. O sırada ittifakın diğer kolu olan Candaroğulları üzerine sefere karar verdi. Bu durumu gören Eflak Voyvodası Mirce, Tuna’yı geçip Osmanlı topraklarına izinsiz girmişti. 1. Bayezid ise hızlıca Kastamonu üzerine yürüyerek Sinop hariç tüm Candaroğulları topraklarını ele geçirdi. İttifak’ın son kolu olan Kadı Burhaneddin üzerine oğlu Şehzade Ertuğrul’u gönderdi ve kendisi Eflak’a ilerledi. Rumeli’ye gelen Bayezid, Mirce üzerine yürüdü ve onu Arkus Ovası Savaşında yendi. Eflak Voyvodası Mirce esir alındı, çok yüksek miktarda kurtuluş akçesi ödemek şartı ve vasal olma şartı ile serbest bırakıldı. Ardından Eflak, Osmanlı vasalı oldu.
1392 yılında bu sırada Anadolu’da ki Şehzade Ertuğrul komutasında ki ordu Osmancık’ı aldı ve Çorum’a ilerledi. Kadı Burhaneddin Çorum’a gelerek Kırkdillim Muharebesinde Şehzade Ertuğrul’u yenerek onu bu savaşta şehit etmiştir. Kadı Burhaneddin bu olaydan gaz alarak Ankara’ya kadar akınlar yaptı.
1393 yılında bu olay üzerine Yıldırım Rumeli’den dönüp Kadı Burhaneddin’in akınları ile savaş halini alan Anadolu’ya tekrar sefere çıktı. Bu sefer sırasında Amasya, Merzifon, Turhal ve Tokat kaleleri alındı. Aynı yıl Macarlar, Yıldırım’ın Anadolu’da olması üzerine Niğbolu’yu ele geçirip Şişman İvan’a özerklik verdi. Bunu duyan Yıldırım, Anadolu seferini bitirip Rumeli’ye döndü. Silistre, Niğbolu ve Vidin’i Macarlardan geri aldı. Bulgaristan tekrar Osmanlı’ya geçti. Yıldırım, diğer vasal devletlerin isyan etmemesi için onları yanına çağırıp birkaç hamle ile gözdağı ve korku salmıştır.
1394 yılında Timur, Dicle’yi geçip Anadolu’ya girmesi üzerine Yıldırım Bayezid, Memlûklüler’le dostane ilişkiler kurup antlaşma yaptı. Aynı yıl Yıldırım Bizans’tan Selanik’i geri alır, günümüz Yunanistan’a girer ve Teselya’yı ele geçirir.
1395 yılında Bizans ile Serez’de görüşme yapan Yıldırım, barış ortamını sağlayamayınca Bizans’a ceza olarak Tırhala, Domacia, Patras ve Farsala şehirlerini alıp Atika yarım adasını kendi topraklarına katar fakat Atina’ya girmeyip aynı yıl İstanbul’u ikinci kez kuşatır. Fakat yine kışın gelmesi üzerine ve İmparator’un Haçlı ordusu çağırması üzerine Anadolu’ya çekilir. Aynı yıl Sinop’u Candaroğulu İsfandiyar Bey’den alır ve Candaroğulları’nı vasal hale getirir.
Niğbolu Savaşı (1396): 1396 yılında bütün Avrupa ve Hristiyan âlemi büyük bir ordu toplayıp Niğbolu’ya ilerlediler. Niğbolu kalesindeki Doğan Bey, haçlıların iki hücumunu da başarı ile bozar. Haçlılar, Niğbolu’yu abluka altına almaktan başka çaresi kalmamıştır. Bu olaydan dolayı zaman kazanan Yıldırım, Tırnova’ya doğru çıktı. Tırnova’da büyük bir ordu toplayan Yıldırım, Evrenos Bey’i keşif için yollar. Evrenos bey yoldaki haçlı keşif ordusunu yener ve Tırnova’ya geri çekilir. Fazla bilgi alamamasından dolayı Yıldırım atı ile Niğbolu’ya gider ve Doğan Bey’e yakında geleceklerini söyler, 100 bin kişilik Haçlı ordusuna gözükmeden tekrar Tırnova’ya gider. Tırnova’dan çıkıp ordusuyla Niğbolu önlerine gelen Yıldırım, Niğbolu Savaşına girer. 60 bin kişilik Osmanlı-Sırp İttifak’ına karşı 100 bin kişilik Haçlı(Fransa, Macaristan, Venedik, Ceneviz, Efak, Polonya, Bohemya, Navvara, İspanya, Hospital Şövalyeleri, İkinci Bulgar Krallığı ve Roma Cermen İmparatorluğu) ordusu vardı. Yıldırım yanına bir birlik alıp tepeye geçip oradan ordusunu daha iyi yönetecekti. Sol tarafta Şehzade Mustafa, sağ tarafta Şehzade Süleyman vardı. Arka tarafta Sırp birlikleri ve ön tarafta okçu yeniçeriler ile akıncılar vardı. Haçlı ordusunda ise durum çok farklıydı. Arkada kalan Fransız birlikleri ve ağır zırhlı Hospital Şövalyeleri ön tarafa geçip Türkleri bitirmek istiyorlardı. Zaten düzen alır almaz hemen saldırıya geçtiler. Yıldırım, yeniçeri okçularının önlerine kazıklar dikmişti. Kazıklara giren zırhlı şövalyeler yavaşlayıp yeniçerilerin ok yağmuruna karşı eridiler. Bunu gören bazı Haçlı birlikleri geri çekildi. Ardından yavaşlayan ve eriyen ağır zırhlı askerler okçulara saldırmak yerine sağ kanattaki Süleyman Çelebi’nin ordusuna saldırdılar. Süleyman Çelebi bu saldırıya karşı dayanamayıp geri çekildi. Yıldırım Bayezid ise Mustafa Çelebi’ye emir verip Kurt kapanı taktiğini uygulamasını söyledi. Bu taktik üzerine tüm ağır zırhlı şövalyeler öldü. Bunu gören merkezdeki haçlı birlikleri topluca hücuma geçip Osmanlı birliklerini sarmaya başladı. Bunu gören Yıldırım tepeden hızlıca inip Haçlı ordusunu arkaladı ve dağıttı. Yıldırım, Haçlı ordusunun peşini bırakmayıp bütün orduyu Tuna nehrine döktü. Büyük bir zafer alan Yıldırım kışı geçirmek için Bursa’ya döndü ve alınan ganimetler ile Bursa’da imar faaliyetleri başlattı.
1397 yılında önü açılan Evrenos Bey gibi akıncılar Mora’ya ve Arnavutluk’a birçok akın ve yağma yaptılar. Aynı yıl Alaaddin Bey, Oğuz Türkmenlerinden büyük bir ordu hazırladı ve Osmanlı’dan kaybettiği toprakları almaya kalkıştı. Yıldırım ise 1396-97 yılları arasında Niğbolu’dan sonra üçüncü kez İstanbul’u kuşatmıştı fakat bu haberi alınca kuşatmayı kaldırıp Konya’ya doğru yürüdü. 1397 yılında yapılan Akçay Ovası Savaşı ile Alaaddin Ali’yi yenen Yıldırım sonra Konya’yı kuşatır. Kısa süre sonra Konya’yı ele geçirir ve Alaaddin Ali’yi öldürür. Onla evli olan kız kardeşi Melek Hatun’u ve yeğenlerini Bursa’ya gönderdi.
1398 yılında Yıldırım Canik’e doğru sefere çıktı ve bu bölgedeki küçük beyleri itaati altına aldı. Sonra tekrar Bursa’ya çekildi. Aynı yıl Kadı Burhaneddin, Akkoyunlular ile savaş yaparken yenilip öldü. Halk ise Yıldırım’a haber verdi ve Yıldırım Bursa’dan çıkıp Kırşehir ve Sivas dâhil olmak üzere bu iki şehir arasındaki tüm toprakları ele geçirdi.
1399 yılında Memlûk Sultan’ının ölmesi üzerine Yıldırım antlaşma bozuldu der. Ardından Malatya, Divriği ve Darende uç kalelerini alıp Dulkadiroğulları topraklarına girdi.
1400 yılında Bayezid dördüncü kez İstanbul’u kuşatıp almaya kararlıydı. Fakat Timur’un Sivas’ı ve Malatya’yı aldığını duyunca kuşatmayı kaldırıp o yıl sefer yapmadı.
1401 yılında Timur aniden Bağdat seferine çıkınca Yıldırım, Sivas’ı geri alıp Erzincan’ı vasal hale getirdi. Bunu duyan Timur ise Karabağ’a otağ kurup Yıldırım ile mektuplaştı. Mektuplar ilk barışçıl olarak yazılsa da sonradan bu yazışmalar büyük kavgaya dönüştü.
Ankara Savaşı (1402): 1402 yılında Timur Kemah’ı alıp Sivas üzerine yürüdü, Yıldırım ise Tokat’a kadar geldi. Timur, Yıldırım’ı yormak için ve savaş alanını kendisi seçmesi için Tokat’a gitmeyip yolu uzatarak Ankara’ya gelir Ankara’ya gelirken bütün su kuyularını zehirlemiş ve Yıldırım’ın ordusunu daha da yormuştur. 19 Temmuz günü ordusuyla Çubuk Ovasına gelen Yıldırım bitkin olduğu için hazırlıksız ve düzensiz saldırmayıp yarını bekledi. 20 Temmuz günü kaynaklara göre 85000 Osmanlı ordusuna karşı 180000 kişilik Timur ordusu vardı. Fakat Ortaçağ ve bu duruma bakarsak asker sayısının kaynaklarda abartılmış olduğu, Osmanlıda 20000, Timur’da ise 25000 asker olduğunu kesin olarak düşünebiliriz. Osmanlı ordusunda 5000 Yeniçeri; 10000 Sırp; geri kalan 5000 kişi ise Tımarlı Sipahi, Kara Tatar, beyliklerden alınan askerler ve Timur’dan kaçan Türkmenlerdi. İstanbul kuşatmasından yeni gelen Yıldırım yanına topları alacaktır fakat bunları kullanmaya zaman bulamayacaktır. Timur’un ordusunda ise 5000 tane ağır zırhlı süvari, 5000 tane piyade ve 15000 tane ise atlı Türk ve Moğol okçuları vardı. Ayrıca Timur’un piyade birliğini komuta eden kişiler arasında Yıldırım’ın gazabından kaçan boy beyleri vardı. 32 tane savaş fili ise Timur’un gizli silahıydı. Yıldırım’ın ordu düzeninde ise Sol kanatta Süleyman Çelebi ve Stefan Lazareviç vardı. Sağ kanatta ise Rumeli beylerbeyi Timurtaş Paşa vardı. Merkez kuvvetlerde ise Vezir-i Azam Çandarlı Ali Paşa ve Yıldırım Bayezid vardı. Mehmet Çelebi ise daha arkada ihtiyat kuvvetiydi. Ayrıca Sırp kuvvetlerinin arkasında Kara Tatarlar vardı. Sırplar’ın solunda ise Timur’dan kaçan Türkmenler, Rumeli Sipahileri ve komutasında Yaşılı Kurt Evrenos Bey vardı. Ayrıca Timurtaş Paşa’nın bazı askerlerini ise beyliklerden alınan birlikler oluşturuyordu. Timur ise ordusunun merkezinde yer alıyordu. Ayrıca filler ise ormanlık bir alana saklanıp zincir ile birbirine bağlanmıştı. İlk hücumu Timur’un sol kanadı başlattı. Yıldırım’ın sağ kanadında olan Timurtaş Paşa bu hücuma karşı atağa geçti. Ardından Timur fillerini ortaya çıkartıp Semerkant’ın ağır zırhlı süvarileri ile atağa geçip merkeze saldırdı. Merkez de olan Çandarlı Ali Paşa ve Yıldırım Bayezid bu hücumu durduramadı ve atağa geçemedi. Sırp kralı Lazar ise onlara destek olmak için yanlarına gitti fakat filler o kadar etkili olmuştu ki neredeyse birçok asker fillerin ayağında ezilmişti. Ağır zırhlı süvariler ise dur durak bilmiyordu. Yıldırım’ın sol kanadında olan Rumeli sipahileri, Akıncılar ve Türkmenler; Evrenos Bey komutasında çok iyi savaşıyorlardı hatta hücuma geçip Timur’un sağ kanadını geri püskürttü. Fakat Yıldırım’ın arkaya koyduğu kara tatarlar yer değiştirip Evrenos Bey’i arkalayıp ok yağmuruna tuttular. Ardından Sırplar atağa geçse de Türk atlı okçuları karşısında eridiler. Yıldırım’ın sağ kanadında olan Timurtaş Paşa atağa geçip Timur’un ordusunu geri çekilmeye zorladı fakat o kısımdaki piyadeleri yöneten boy beyleri vardı. Bunu gören Timurtaş Paşa’nın arkasındaki beylik askerleri, boy beylerini görünce yer değiştirip Timurtaş Paşa’yı arkalamaya başladılar. Çelebi Mehmet ise 14 yaşında olmasına rağmen ihtiyat kuvvetleriyle arkalayan beylik birliklerine müthiş şekilde saldırdı. Sol kanatta bulunan Süleyman Çelebi sipahiler ile çok iyi savaşsa da Timur’un atağı ile geri çekilip kaçmaya başladı. Buradaki Timur’un kuvvetlerinin tümü Evrenos Bey’e dayanınca Yaşlı Kurt Evrenos Bey erimeye başladı. Sağ kanatta ise Timurtaş Paşa ve Vezir-i Azam Çandarlı Ali paşa Timur’un okçularına dayanamayıp Mehmet Çelebi ve Mustafa Çelebi ile kaçmaya başladılar. Evrenos Bey’in eriyen askerleri dağılınca oda kaçmaya başladı. Artık muharebede sadece Yıldırım ve Yeniçerileri ile Sırplar vardı. Bir müddet sonra Sırplarda geri çekildi hatta geri çekilme teklifini Yıldırım Bayezid’e de söyleseler de Yıldırım asla kaçmayıp geceye kadar savaşa savaşa bir Çatal Tepeye çekilmiştir. Fakat bir müddet sonra yorulan Yıldırım Bayezid attan düşmesi ile Germiyanoğulları neferi tarafından tanındı ve Timur’a yollandı. Timur onu esir edip Semerkant’a dönmüştür. Ve savaş kesin olarak Osmanlı yenilgisi oldu. Bu olaydan sonra ise 11 senelik Fetret devri ve taht mücadelesi başlamış oldu. O sırada esir olan Yıldırım bir esir olarak değil bir Padişah gibi ağırlandı. Timur ona hep yardım edip onu çok iyi ağırlamıştı. Yıldırım hasta olunca kendi doktorlarını onu iyileştirmesi için yolluyordu. Esir hayatında ona yardım edip en iyi şekilde Rönesans Şehri Semerkant’ta ağırladı. Timur Anadolu’yu bütün şehzadelere paylaştırıp, bütün şehzadeleri destekledi ve bütün şehzadelere seni padişah olarak görüyorum dedi. Lakin Timur sadece 14 yaşında olmasına rağmen Ankara Savaşında çok iyi savaşan Mehmet Çelebi’ye Anadolu’dan çekilirken takviye olarak asker birliği yollamış, yardım etmiş hatta Anadolu’nun yeni imarı onu görerek ona hilat ve külah yollamıştır. Mehmet Çelebi ise onun adına para bastırıp Timur’a bağlılığını bildirmişti. Yıldırım 1403 yılında çok hastalanmıştı bu hastalığın sebebi ise hasret ve esaret hayatı idi. Bu hastalanışını gören Timur ona kendi doktorlarını iyileştirmesi için gönderir. Fakat Yıldırım ağır hastalığı üzerine vefat etmiştir. Timur aslında Yıldırım ile İstanbul’u fethedip onu tahtına geri oturtturacaktı hatta bunun için denizde gemi ve donanma bile yaptırıyordu fakat Yıldırım’ın ani ölümü ile bu gerçekleşemedi. Türkistan yöresinde bunlar olurken Anadolu’da işler çok karışmıştı.
Fetret Devri (1402-1413): Mustafa Çelebi, Timur tarafından yakalanıp Yıldırım Bayezid ile esir edilmiştir. Anadolu ve Rumeli de ise Süleyman, İsa, Musa ve Mehmed Çelebiler kaldı. Edirne ve Rumeli’yi Süleyman Çelebi, Balıkesir’i İsa Çelebi, Bursa’yı Musa Çelebi, Amasya’yı Mehmed Çelebi yönetiyordu. Edirne’de olan Süleyman Çelebi en büyük ve en güçlü şehzade idi. Nedeni ise Çandarlı Ali paşa gibi asker ve devlet adamlarını yanında bulundurup tarafını güçlendirmişti. Timur toprakları şehzadelere paylaştırdıktan sonra Süleyman Çelebi bu devlet adamları ile Gemlik’ten Anadolu Hisar’ına gitti. Bizans İmparatoru Manuel ile anlaşarak Gelibolu’ya Geçti ve 1403 yılında Gelibolu antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmaya göre Süleyman Çelebi’nin Rumeli’ye geçmesi karşılığında Süleyman Çelebi Bizans’a Selanik’i, Teselya’yı ve Gebze dâhil İstanbul’un Asya kolundaki tüm toprakları Bizans’a bırakıp Bizans’ın ödediği haracı kaldırmıştı. Ardından Edirne’ye geçen Süleyman Çelebi durumunu güçlendirmek için aynı yıl Venedik ve Cenevizlilere ticari imtiyazlar bile vermişti. Anadolu’da ise Bursa için mücadeleler başlamıştı. Timur’un İzmir seferindeyken Balıkesir’e yerleşen İsa Çelebi Bursa’yı da ele geçirmek için Bursa’ya ilerledi fakat Musa Çelebi onu yendi ve kenti ele geçirdi. İsa Çelebi Timur’un Anadolu’dan çıkması üzerine güçlendi ve tekrar Bursa’ya saldırdı ve Musa Çelebiyi yenip Bursa’yı ele geçirdi. Musa Çelebi yenilgiden sonra önce Kütahya’ya sonra Karamanoğlu Mehmed Bey’in yanına daha sonra k 1303 yılında kardeşi Mehmed Çelebi’nin yanına Amasya’ya gitti. Mehmed Çelebi ise o sıralar küçük beylikleri alıp hükümdarlığını Ankara’dan Sivas’a kadar uzattı. Şehzadelerin amacı Anadolu’da ki Bursa’yı alıp tüm devlete hükmetmekti. Mehmed Çelebi daha sonra kardeşi İsa Çelebi’ye başvurarak Anadolu’yu kendi aralarında paylaşarak birlikte idare etmeyi teklif etti. İsa Çelebi bu teklifi kabul etmeyince iki kardeş Ulubat’ta karşı karşıya geldi. Ulubat Savaşı’nda Mehmed Çelebi, İsa Çelebiyi 1404 yılında yenerek Bursa’ya girer ve hükümdarlığını ilan eder. Aynı yıl İsa Çelebi önce Yalova’ya oradan da İstanbul’a, İstanbul’dan ise Edirne’de ki ağabeyi Süleyman Çelebi’nin yanına kaçtı. Çelebi Mehmed Bursa’yı aldıktan sonra Amasya’ya geçer fakat Süleyman Çelebi bundan istifade ederek kardeşi İsa Çelebi’ye bir ordu vererek Bursa’nın alması için yollar. İsa Çelebi Bursa’yı kuşatır fakat Bursa halkı Mehmed Çelebi’ye sadık kalarak büyük bir karşı koyma ile İsa Çelebi’nin Bursa’yı almasını önler. İsa Çelebi, Bursa’nın intikamını almak için Kastamonu’da bulunan İsfendiyar Bey’in yanına giderek onunla birleşir ve Ankara’yı kuşatır. İsa Çelebi, Mehmed Çelebi’nin Ankara’ya gelmesi üzerine burada çatışır fakat bu teşebbüsünde de başarıya ulaşamayarak Aydınoğlu Cüneyd’in yanına çekilir. Aydınoğlu Cüneyd ona yardım eder, İsa Çelebi ise Bursa’daki Mehmed Çelebi’ye saldırır fakat tekrar yenilir. Ardından Karaman-ili’ne çekilen İsa Çelebi Osmanlı topraklarına tekrar giydiyse de Mehmed Çelebi’nin yolladığı adamlar tarafından 1405 yılında Eskişehir’de boğdurularak öldürüldü. Cesedi Bursa’ya getirilip babasının türbesinin yanına defnedildi. Bundan sonra İsa Bey ile işbirliği yapmış olan Aydınoğlu, Menteşeoğlu ve Germiyanoğlu beyleri 1406 yılında Mehmed Çelebi’nin hâkimiyetini tanımak zorunda kaldılar. Süleyman Çelebi bu ölüm haberini alınca ordularını toplayarak Çandarlı Ali Paşa ile birlikte Anadolu’ya geçtiler. Mehmed Çelebi, Süleyman Çelebi’nin askeri ve devlet adamlarını elinde tuttuğunu ve bu ordu ile baş edemeyeceğini bildiği için Bursa’dan ayrılarak Ankara’ya çekildi. Süleyman Çelebi Bursa’yı ele geçirince Mehmed Çelebiyi yakalamak için Ankara’ya hareket eder. Bunun üzerine Çelebi Mehmed Amasya’ya çekilir. 1407 yılında Ankara’yı da topraklarına katan Süleyman Çelebi Bursa’ya geri döner. 1408 yılında ise Mehmed Çelebi ordularını toplar ve Bursa’ya yani Süleyman Çelebi’ye ilerleyerek Bursa’yı almak ister. Yenişehir Ovasında karşılaşan bu iki ordu çetin bir şekilde savaşır. Mehmed Çelebi Bursa’yı almak istese de bu savaşta yenilmesi üzerine Amasya’ya geri çekilir. Amasya’da ağabeyini Anadolu’dan atmak ve tekrar Bursa’yı almak için planlar kurar. Çelebi Mehmed, Karamanoğlu Mehmed Bey’in yanında bulunan ağabeyi Musa Çelebi’yi kendisine tabi olmak şartıyla Rumeli’ye göndermeye karar verdi. Musa Çelebi, deniz yolu ile 1409 yılında Eflak Voyvodası Mirce’nin izni ile Eflak’a girer. Eflak Voyvodası kızını şehzade Musa ile evlendirerek ona destek verir. Şehzade Musa hemen Rumeli’de ki Osmanlı topraklarına girer ve halkın desteğini almaya başlar. Sırp Kralı Stefan Lazareviç’te Musa Çelebiye destek vererek yanında olur. Kuvvetli bir askeri ve siyasi güç elde eden Çelebi Musa 1410 yılında Süleyman Çelebi’nin tayin ettiği Rumeli Beylerbeyini mağlup etti. Bu haberi alan Süleyman Çelebi, Rumeli’nin tehlikeye gireceği düşüncesi ile Gelibolu’dan Edirne’ye geçti. Mehmed Çelebi ise Edirne’ye geçen ağabeyinden sonra boş kalan Bursa’yı tekrar geri aldı. Süleyman Çelebi, kardeşi Musa Çelebi’nin Sırp ve Eflak desteğini alması üzerine kendisi Bizans’a başvurur ve Bizans’tan destek alır. Musa Çelebi, Süleyman Çelebi’nin Edirne’ye gelmesi üzerine Edirne’ye yürür. Süleyman Çelebi ile Musa Çelebi arasında 1410 yılında İstanbul yakınlarında savaş olur. Savaşı Musa Çelebi kazanıyordu fakat ordusundaki Sırplar, Süleyman Çelebi ile anlaşarak yer değiştirince savaşı Süleyman Çelebi kazandı. Musa Çelebi yenilginin ardından Eflak’a kaçtı. Daha sonra kendine ihanet eden Sırplara saldırır ve aynı yıl içinde onları mağlup eder. Oradan Edirne civarına tekrar gelir ve bir kez daha Süleyman Çelebi ile savaşa tutuşur. Bu savaşı kaybetse de 1410 yılında Süleyman Çelebi’nin içkiye ve zevke ağırlık vermesinden dolayı devlet adamları ve askerleri Musa Çelebi’nin yanına geçer. Böylece Musa Çelebi 1410 yılında Süleyman Çelebiyi ilk kez yener ve Edirne’yi ele geçirir. Süleyman Çelebi ise İstanbul’a kaçarken Dördüncü Köyünde kendisini takip eden Musa Çelebi’nin adamları tarafından yakalanıp 1410 yılında boğuldu. Süleyman Çelebi’nin oğlu olan Şehzade Orhan zar zor İstanbul’a kaçıp Bizans’a sığındı. Süleyman Çelebi’nin cenazesi Bursa’ya gönderilerek dedesi 1. Murad’ın yanına gömülür. Edirne’ye giren Musa Çelebi 1411 yılında kardeşi ile olan antlaşmaya sadık kalmayıp kendi adına para bastırır ve hükümdarlığını ilan eder. Musa Çelebi, Anadolu’da ki kardeşinin gücünü bildiği için hemen ona saldırmaz ve ilk iş olarak Süleyman Çelebi’nin adamlarını atarak kendi adamlarını alır. Emir Kök Şah Melik’i vezirliğe, Mihaloğlu Mehmed Bey’i Beylerbeyliğine, Şeyh Bedreddin’i ise Kazaskerliğine atar. Devlet işlerinden sonra kendisine ihanet eden Sırplara karşı bir sefer düzenler ve 1411 yılında Sırplardan Novoberda, Ravadi, Mederni ve Akçabolu gibi kaleleri aldıktan sonra Vidin’de isyan etti ve Bulgar Krallığını etkisiz hale getirdi. Daha sonra Süleyman Çelebi’ye destek ile yardım ettiği gerekçesi ve Timur’u Anadolu’ya çağırma suçu ile Bizans imparatoruyla mücadeleye girişti. İlk olarak ağabeyi Süleyman Çelebi’nin Bizanslılara vermiş olduğu Teselya’yı geri alır ve 1411 yılında Bizans’ı kuşatma altına aldı. Bu arada Çandarlı İbrahim paşa ile Bizans’a bir haber yollar ve Bizans’a tekrar tabi olmasını ve göndermediği vergilerini vermesini söyledi. Fakat Çandarlı İbrahim Paşa, Mehmed Çelebi’nin tarafına geçmek isteyince Bizans İmparatoru Manuel ile iş birliği yaparak kaledeki Süleyman Çelebi’nin oğlu Şehzade Orhan’ın salınmasını söyledi. Esirlikten alınarak Şehzade Orhan’ın Rumeli’ye gönderilmesi ile Rumeli’de ki halk ve Süleyman Çelebi’nin eski destekçileri Şehzade Orhan’ı desteklemeye başladı. Musa Çelebi, bunun üzerine İstanbul Kuşatmasını kaldırır. Şehzade Orhan Teselya’da ve Selanik’te hak isteyince Musa Çelebi kuşatmayı kaldırdıktan sonra Selanik’e gitti ve 1411 yılında yeğnini bozguna uğrattı. Aynı yıl Anadolu’da ise Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’yı kuşatmıştı fakat Çelebi Mehmed Bursa’yı çok iyi savunarak Karamanoğlu Mehmed Bey’in ordusunu geri püskürttü. Şehzade Orhan ise Selanik kalesine kaçınca Musa Çelebi bu sefer de Selanik’i kuşatma altına alır ve Bizans’a baskısını arttırır. Ardından tekrar İstanbul’u kuşatır. 1412 yılının başlarında şehirde çok az kuvvet olduğundan dolayı, İstanbul’u Musa Çelebinin alacağından korkan İmparator Manuel; Mehmed Çelebi’yi Rumeli’ye geçirmek üzere şehre davet etti. Daveti kabul eden Mehmed Çelebi, Gebze üzerinden İstanbul’a ve daha sonra Rumeli’ye geçti. 1412 yılının ortalarında ise Çatalca civarında ki İnceğiz mevkiinde Musa Çelebi ile savaşa girdi. Fakat Musa Çelebi, elindeki tecrübeli 5000 kadar yeniçeri ile Mehmed Çelebi’nin 5000 kişilik ordusunu İnceğiz Savaşında yendi. Mehmed Çelebi bu yenilginin ardında yaralandı ve çok az bir kuvvet ile İstanbul’dan Anadolu’ya geçti. Musa Çelebi devlet adamlarına ve halkına ağır vergiler koyarak onlara çok kötü davranıyordu. Beylerine hakaret ediyor onları ordusundan çıkartıyordu. Ordudan çıkarılan bu beyler Sırplar ile anlaşmaya girerek Musa Çelebi aleyhine planlar kurdular. Mehmed Çelebi ise aynı yıl Rumeli’de bunlar olurken tekrar Musa Çelebi’ye saldırdı fakat ikinci defa yenilince tekrar Bursa’ya çekildi. Bu yenilginin ardından direk savaşa girmeyip ordudan çıkartılan bu beyler ile haberleşir. Yaşlı Kurt Gazi Evrenos Bey’i yanına çeker. Evrenos Bey ise Sırplarla anlaşarak destek alır. O sırada Mehmet Çelebi ise Dulkadiroğlu Naduriddin Bey’in damadıydı ve onunda gönderdiği askerlerle bu defa 10000 kişilik bir ordu hazırlar. Musa Çelebi’nin elinde ise sadece Mihaloğlu Mehmed Bey ve Timurtaş Paşaoğlu Umur Bey’den başka büyük komutan kalmadı. Evrenos Bey, Mehmed Çelebi’ye destek vererek Musa Çelebi’nin önce kuvvetlerini Vize Savaşında yener ve daha sonra Edirne’ye gelir. Musa Çelebi önce Zağra’ya daha sonra Filibe civarındaki Değirmendere’ye çekilir. Nihayet 1413 yılında Mehmet Çelebi ve Musa Çelebi’nin kuvvetleri Sofya’nın Güneyindeki Samakov Kasabası yakınlarındaki Çamurlu sahrasında karşı karşıya geldiler. 5000 Yeniçerisiyle 10000 kişilik Akıncı beylerine karşı çok cesur savaşan Çelebi Musa Çamurlu Savaşında yenilir ve yaralanır. Eflak’a kaçmak istese de akıncılar tarafından yakalanır ve Mehmed Çelebi’nin yanına götürülür. 5 Temmuz günü boğdurulan Musa Çelebi’nin naaşı Bursa’ya getirilip babasının türbesine defnedildi. Kardeşi Musa Çelebi’yi öldüren Mehmed Çelebi son şehzade olarak Edirne Kalesine girer ve hem Anadolu’da hem de Rumeli’de hükümdarlığını 1413 yılında ilan ederek Fetret devrini bitirir.
Çelebi Mehmed (Taht: 1413-1421, ö. 1421):
1404 yılında İsa Çelebi’yi Ulubat Savaşında, 1413 yılında Musa Çelebi’yi Vize ve Çamurlu Savaşında yenerek Osmanlı Padişahı olan Sultan 1. Mehmed, 1413 yılında Fetret dönemini bitirerek Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu olma unvanını kazanmıştır. Çelebi Mehmed aynı yıl ilk icraat olarak Kazaskerlikten Şeyh Bedreddin’i, Beylerbeyliğinden ise Mihaloğlu Mehmet Bey’i alarak ikisini sürgüne gönderdi. Devlet’in başına kendi adamlarını atayan 1. Mehmed, kendisine yardım eden Bizans İmparatoru 2. Manuel’e Musa Çelebi’nin aldığı Selanik ve İstanbul çevresini geri verir. İsa Çelebi’ye yardım eden Aydınoğlu Cüneyd Beye karşı ise Anadolu Seferini 1413 yılında başlatır.
Anadolu Seferi (I / 1413-1415): Aydınoğlu Cüneyd’in üzerine yürüyen Çelebi Mehmed, Ege sahillerinden geçerek Saruhan Beyliğine girer ve bir bir kalelerini alır. Ardından Aydınoğlu Beyliğine girerek Cüneyd Bey’i sindirir ve Ayasoluk(günümüz Selçuk) kalesini alır. Çandarlı İbrahim’in yardımı ile Menemen, Kayacık ve Nif kalelerini aldı. Ardından Senjan Şövalyeleri ile Bodrum’da yeni bir kale inşasına izin vermek şartı ile anlaşarak İzmir kalesini ele geçirdi fakat Mehmed Çelebi, Cüneyd Beyi annesinin isteği üzerine öldürmedi. Aynı yıl Menteşe Beyliğinin topraklarına girerek arazilerin çoğunu tekrar Osmanlı Devleti’ne kattı. 1414 yılında Göller Yöresine yöneldi. 1414 ve 1415 yılları arasında Eğirdir, Akşehir, Beyşehir gibi kaleleri alarak Hamitoğulları’nı kendine bağladı. Çelebi Mehmed, 1411 yılında Bursa’yı kuşatan yeğni ve Karaman Beyi olan Karamanoğlu Mehmed Bey’den intikam almak için 1415 yılında Karaman yöresine girer. Konya Ovasında, iki taraf arasında büyük bir savaş olur. Bu savaşı kazanan Mehmed Çelebi, Konya’yı kuşatır. Hatta yeğninin oğlunu esir alır fakat Karamanoğlu Mehmed Bey sonradan barış ister ve bu barışın ardından oğlu salınır; Eskişehir, Kırşehir, Beyşehir, Sivrihisar ve Niğde Mehmed Çelebi’ye bırakılarak anlaşma yapılır. Bu anlaşmaya göre Karamanoğlu Mehmed Bey daha Osmanlı topraklarına saldırmayacak ve muhalif olmayacaktı. Bu anlaşmanın geçerli olması için Karamanoğlu Mehmed Bey yemin etse de farklı kurnazlıklar yaptığı için yeminin kabul olmadığı, sonradan yapacağı saldırılar ile anlaşılır. 1415 yılında Anadolu Seferini bitiren Mehmed Çelebi aniden hastalanır. Germiyanoğlu Yakup Bey, Ankara’ya kendi hekimi olan Mevlana Sinan’ı(aynı zamanda şair) yollar. Mevlana Sinan, Mehmed Çelebi’yi iyileştirir ve bu olayı mesnevisinde yazar. Ankara’da iyileşen Çelebi Mehmed ise Edirne’ye geçer.
Rumeli Seferi (1416): 1416 yılında Rumeli Seferine çıkan 1. Mehmed ilk olarak Fetret devrinde Osmanlı birliklerini bölgelerinden çıkarmış olan Arnavutluk’a ilerler. Liman avantajı ile ticari faktörlerden dolayı deniz kenarlarında olan Avlonya ve Akçahisar şehirlerini aldı. Ardından Mora’ya akıncılar gönderdi. Daha sonra Musa Çelebi’ye yardım eden Eflak Prensi Mirce’nin üzerine gitti. Tuna’yı geçerek Yergöğü bölgesinde bir hisar yaptırdı ve bölgede kontrolü sağladı. Dobruca’yı tamamen aldı ve Yıldırım Bayezid döneminde olduğu gibi tekrar Eflak vergiye bağlanıp Osmanlı’ya vasal oldu. Buralara göz dikmiş Macar Kralı’na gözdağı vermek için Erdel ve Macaristan içlerine akıncılar gönderdi. Ardından Bosna’yı tekrar egemenliği altına almak için Bosna’ya yıl boyu akıncılar gönderdi. Osmanlı akınlarından bıkan toprak sahipleri ve Bosna Kral’ı 2. Tvrtko, Osmanlı’ya bağımlı olmayı resmen kabul etti.
Anadolu Seferi (II / 1416): Rumeli Seferinden dönen Çelebi Mehmed aynı yıl 2. Anadolu seferini başlatır ve Samsun üzerine yürür. Timur’dan Kastamonu’yu, Safranbolu’yu ve etrafındaki bölgeleri almış ve Osmanlı aleyhine işler yapmış İsfendiyaroğullarını ve Samsun’u hâkimiyetine alır. Timur’un Anadolu’dan sürdüğü Tatarların yine bu bölgelere gelmesi üzerine kendisi tekrar Tatarları bu yöreden sürer.
Osmanlı-Venedik Deniz Savaşı (1416-1417): Çelebi Mehmed padişahlığı sırasında Gelibolu’da bir donanma yaptırarak bu ufak donanmanın başına ise Çalı Bey’i komutan olarak atadı. Çalı Bey ilk olarak Osmanlı ticaret gemilerine saldıran Hristiyan Naksos Dükü’ne karşı gönderildi. Fakat filonun birden rotasını değiştirerek gözünü büyük balığa çevirdi. Trabzon’dan geri dönmekte olan Venedik ticaret gemilerini takibe alan Çalı Bey onları yağmalamak ister. Fakat ticari gemileri Egede’ki Venedik kolonisi olan Eğriboz adasına kaçmayı başarır. Osmanlı donanması bu limana hücum etse de sonuç alamadı. Bu sırada Petro Loredan komutasındaki Venedik donanması yakınlarda bulunmaktaydı. Petro Loredan limana saldıran Çalı Bey’i Gelibolu’ya kadar kovalar. 29 Mayıs 1416 günü Çanakkale önünde büyük bir savaş olur. Savaş’ı Venedik donanması kazanır. Savaş’ı kaybeden Çalı Bey’in donanması tahrip edilir ve 6 kadırga ile 9 kalyota Venediklilere teslim olur. Çalı Bey ile leventleri ise Venediklilerin eline geçer ve hiçbir ayrım yapılmadan hepsi şehit edilir. Mehmed Çelebi, Gelibolu’da bir Venedik tehdidini önlemek için 1417’de Venedikliler ile bir antlaşma yapar.
1418 yılında bir sorun çıkar. Bu sorun ise Şeyh Bedreddin’dir. Şeyh Bedreddin, Mehmed Çelebi’nin emri ile 1413 yılında İznik’e sürülmüştü. 5 yıl aradan sonra buradan kaçıp Samsun’a gitti ama burada fikirleri benimsenmeyince 1419 yılında Sinop-Kırım-Eflak üzerinden Osmanlı şehri olan Dobruca’ya gitti. Eflak Kralı Mirce 1418 yılında ölmüş, krallığın başına ise oğlu Mihail geçmişti. Mihail ortalığı karıştırmak için Şeyh Bedreddin’e asker ve para desteği verdi. Şeyh Bedreddin bu desteği aldıktan sonra bölgede yetiştirdiği aleviler ile isyan çıkarttı. Anadolu’da ise halife olarak İzmir’deki Börklüce Mustafa’yı ve Manisa’daki Torlak Kemal’i isyan etmesi için haber yolladı. İsyanlar çıkınca bastırılması için Vezir-i Azam Amasyalı Bayezid Paşa ve Manisa’da Sancak Beyi olan 2. Murad görevlendirildi. Vezir-i Azam Amasyalı Bayezid Paşa, İzmir’deki Böklüce Mustafa’yı Karaburun’da zorda olsa mağlup etti. Amasya’daki 2. Murad ise Torlak Kemal’in hakkından geldi. Bu iki isyancı asılarak idam edilir ve o yörelerde ayaklanmalar bastırılır. Ardından Rumeli’ye geçen Vezir-i Azam Amasyalı Bayezid Paşa, Şeyh Bedreddin üzerine gitti. İsyancılar çok direniş göstermeden Şeyh Bedreddin ele geçirilir. Serez’de yapılan yargılamanın sonucunda Şeyh Bedreddin, 1419 yılında Serez’de idam edilir.
Anadolu Seferi (III / 1420): Mehmed Çelebi 1420 yılında, Şeyh Bedreddin’in idamından sonra kontrolü tamamen ele geçirmek ve isyanları kesin olarak bastırmak için yeniden Anadolu seferine çıkar. 1. Anadolu seferinde Ege ve İç Anadolu yöresine, 2. Anadolu seferinde Karedeniz yöresine fetihler yapan Mehmed Çelebi 3. Seferini Akdeniz yöresine yani güneye yapmaya karar verir. Akdeniz’e iner ve oradaki Tekeloğulları beyliğine son vererek topraklarını alır. Çelebi Mehmed, seferi bitirip geri dönerken Germiyanoğullarını da almak ister fakat Germiyan beyi Çelebi Mehmed’e Afyonkarahisar ile Kütahya şehirlerini verince bu beylik tamamen alınmadı ve bu şehirlerle yetinildi. Ardından Mehmed Çelebi Bursa’ya çekilip seferi tamamlar.
Sultan Mehmet Çelebi'yi son ilgilendiren sorun ise Ankara Savaşı sonunda kaybolmuş olan kardeşi Mustafa Çelebi olduğunu iddia eden kişinin 18 yıl sonra ortaya çıkmasıydı. Birçok tarihçinin gerçek Mustafa Çelebi olduğunu kabul ettiği, ama sonradan Osmanlı propagandası ile Düzmece Mustafa adı verilen bu kişi 1418'de Venediklilerin yardımı ile Teselya ve Selanik'te kendini Osmanlı sultanı olarak ilan etti. Sultan Mehmet Çelebi Anadolu'da bulunduğundan ve Sadrazam ise Şeyh Bedrettin ile uğraşmaktayken 1920 yılında Edirne'ye doğru yürüme imkânı buldu. Fakat Sultan Mehmet Çelebi, Bursa’dan hemen Trakya'ya geçip Mustafa üzerine yürümeye başladı ve Mustafa'nın ordusu bozulup eridi. Mustafa ise Bizanslılara sığınmak zorunda kaldı.
Çelebi Mehmed, 26 Mayıs 1421'de Edirne'de bir sürek avı sırasında at sırtında felç oldu, düştü ve yaralandı. Ölüm döşeğinde Veziriazam Amasyalı Bayezid Paşa, veziri İvaz Paşa ve Çandarlı İbrahim Paşa'yı çağırıp “Tez oğlum Murad'ı getirin. Ben bu döşekten kalkamam. Murad gelmeden ölürsem fitne çıkar. Tedarik görün, ölümümü gizleyin.” dedi. En çok Selanik'te bulunan Düzmece Mustafa’dan çekinilerek, Amasya'da vali olan Murat'ın Bursa'ya ulaşmasına kadar 42 gün ölüm haberi gizlendi. Osmanlı padişahları arasında ölümü gizlenen ilk padişah Sultan Mehmed Çelebi oldu. 2. Murat Bursa'ya gelip 1421 yılında tahta çıkmasından sonra cenazesi Edirne'den Bursa'ya götürülerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.
2. Murad (İlk Taht: 1421-1444; İkinci Taht: 1446-1451, ö. 1451):
Çelebi Mehmed’in vefat etmeden önce 2. Murad hariç Mustafa, Yusuf ve Mahmud adlı 3 tane oğlu vardı. Kardeş katli âdet haline geldiği için diğer oğullarının öldürülmemesi için 7 yaşlarındaki Mahmud’u ve Yusuf’u Bizans’a verip Düzmece Mustafa’nın geri verilmemesi şartı ve her yıl para vermek şartı ile bir anlaşma yapıldı. 2. Murad tahta geçince amcası Düzmece Mustafa ve kardeşleri için her yıl imparatora para ödemek zorunda kaldı. Vezir-i Azam Bayezid Paşa Mahmud ve Yusuf Çelebilerin de bırakılmayacağını söyledi fakat Bizans 2. Murad tahta geçince anlaşmaya uymayıp Limni adasındaki Düzmece Mustafa’yı ve İzmiroğlu Cüneyd Bey’i serbest bırakarak Gelibolu önlerine çıkarttı. Bizans, Düzmece Mustafa’yı meşru sultan olarak görüyordu. 2. Murad’a karşı sadece Bizans değil Anadolu’da ayaklanmıştı. Germiyan Beyi Yakup Bey onun sultanlığını reddedip kardeşi Mustafa Çelebi’yi tutu. Hamid-ili, Karamanoğulu tarafından işgal edildi. Menteşeoğulları, Saruhanoğulları ve İzmiroğlu Cüneyd ayaklanarak bağımsızlıklarını kazandılar. Cüneyd Bey daha da ileri giderek kaybettiği toprakları bir bir almaya başladı. İsfendiyar Bey, Çelebi Mehmed’den kaybettiği toprakları(Çankırı, Kalecik, Tosya’yı) geri aldı. 2. Murad bu olaylara karşı ilk olarak İsfendiyar Beyin üzerine bir birlik yolladı ve toprakları geri alıp 1421 yılında onu barış yapmaya zorladı. Karaman, Menteşe, Saruhan, Aydın, Germiyan illerine ise elçiler yollayıp sakin bir strateji izledi. Anadolu’da bunlar olurken Düzmece Mustafa Gelibolu’ya çoktan girmiş. Gelibolu kuşatmasını Cüneyd Bey’e bırakarak kendisi Edirne’ye yürüdü. Rumeli’ye geçen Düzmece Mustafa, halkın sevgisini alarak gerçek sultan olarak övgü alıyordu. Edirne’ye ilerleyen Düzmece Mustafa karşısında Vezir-i Azam Bayezid Paşa’yı görünce Sazlıdere mevkiinde savaş meydana geldi. Vezir-i Azam Bayezid paşanın emrindeki askerler Düzmece Mustafa’nın yanına geçince Bayezid Paşa hemen yenildi ve teslim olmak zorunda kaldı. Düzmece Mustafa onu affetmek istese de Cüneyd Bey’in tahriki ile idam edildi. Sazlıdere Savaşı’nı kazanan Düzmece Mustafa, Edirne’ye 1421 yılında girer. Düzmece Mustafa, Edirne kalesini Bizans’a vermek şartı ile bırakılmıştı fakat Düzmece Mustafa asla kaleyi Bizans’a vermedi. Ayrıca Düzmece Mustafa, Cüneyd Bey’in katkıları ve elinde bulunan gemiler ile İstanbul Boğazını bile tuttu. Bizans ise azıcık da olsa 2. Murad ile temasa geçmişti. 2. Murad ile asıl temasa geçen Foça Podestası Giovanni Adorno olmuştu. Adorno, Manisa’daki şap madenlerinden kalan borçların affı karşılığında 2. Murad’a gemi takviyesi yapmayı kabul etti. Ayrıca 2. Murad, denizlerde Orhan Bey döneminden beri Türk yanlısı olan Cenevizlilerden de yardım alacaktı.
Düzmece Mustafa, 1422 yılında 12000 sipahi ve 5000 piyade ile Gelibolu üzerinden Anadolu’ya geçti. Ulubat Gölündeki köprüden geçti. Köprüyü geçip yıktıktan sonra Bursa’yı kuşattı. Kalenin kolayca düşmesi için gece vakti 4000 asker ile baskın yapacaktı. Fakat baskın yapılsa da yeniçeriler bu baskını püskürttü. Mihaloğlu Mehmed Bey ise bu başarısız baskın üzerine tüm uç beylerine 2. Murad’ın safına geçmelerini söyledi. Cüneyd Bey’e ise Aydın-ili vaad edilerek Düzmece Mustafa’nın yanından çekilmesi sağlandı. Bu olaylardan sonra Düzmece Mustafa Bursa’ya asker bırakarak geri çekildi. Amasyalı Bayezid Paşa’nın ölümünden sonra Vezir-i Azamlığa atanan Hacı İvaz Paşa ise yıkılan köprüyü yeniden tamir ettirerek Bursa’ya geldi. Düzmece Mustafa’nın bıraktığı askerleri bir bir kılıçtan geçirerek Bursa önlerini temizledi. Sazlıdere Savaşında Düzmece Mustafa’nın yanına geçen Rumeli uç beyleri bu kılıçtan geçirilme olayını duyunca 2. Murad’ın yanına geçtiler. Düzmece Mustafa ise kaçarak Gelibolu’ya geçti. Edirne’ye ulaştı. Ardından 2. Murad’ın Ceneviz gemileri ile Gelibolu üzerinden Edirne’ye yürüdüğünü duyunca Eflak tarafına hareket etti. 2. Murad ise Edirne’deki halkın teslim olmasıyla kale tekrar geri alındı. Ardından Eflak’a kaçan Düzmece Mustafa ise Kızılağaç Yenice’sinde yakalanarak Edirne’de idam edildi. 2. Murad, Düzmece Mustafa’dan kurtulunca aynı yılın haziran ayında Bizans üzerine yürüdü ve İstanbul’u kuşattı. Gözdağı vermek amacıyla açılan bu kuşatma 50 gün boyunca sürecekti. Bizans İmparatoru 2. Manuel ise kuşatmanın kaldırılması için Küçük Mustafa yani 2. Murad’ın 13 yaşındaki kardeşini ayaklandırmayı başardı. Germiyan ve Karaman beyleri ile Lalası İlyas Paşa, Küçük Mustafa’ya destek vererek Bursa’yı kuşatmalarını söyledi. Bursa’ya gelen Küçük Mustafa, Bursa’da ki ahilerin savunmayı destekleyeceğini duyup kaleyi teslim etmeyeceklerini anlayınca yönünü İznik’e çevirdi. İznik’e gelen Küçük Mustafa İsfendiyar Beyinin yardımı ile 40 günlük kuşatmadan sonra kaleyi alır ve padişahlığını ilan eder. Bunun üzerine İstanbul kuşatmasını kaldıran 2. Murad İznik’e Mihaloğlu Medmed Bey’i yollar. Küçük Mustafa’nın Lalası İlyas Paşa’ya ise beylerbeyliği vaad edilerek Küçük Mustafa’dan desteğini geri çekmesi sağlanıldı.
1423 yılında Mihaloğlu Mehmed Bey, İznik’i kuşatıp içine girer fakat yaralandığı için Küçük Mustafa’yı yakalayamaz. Hamam’da olan Küçük Mustafa’yı hocası İlyas Paşa yakalar ve kaçırarak 2. Murad’a teslim eder. 2. Murad ise kardeşi Küçük Mustafa’yı idam eder ve naaşını Yeşil Türbeye götürür. 2. Murad aynı yıl Küçük Mustafa’yı destekleyen İsfendiyar Bey’in üzerine yürüdü. Safranbolu şehrini alıp ülkesine kattı. O sırada Karaman Bey’i ise Antakya kuşatması sırasında ölünce yerine kimse geçmedi. 2. Murad Candaroğullarını alınca Karaman beyliğinin iç işlerine karışır ve Karaman tahtına 2. Mehmed Bey’i atayarak beyliği kendi hâkimiyeti altına alır. Göller Yöresini geri alan 2. Murad, Osmanlı topraklarını taciz eden Eflak voyvodalığına akıncılar göndererek Eflak Voyvodasını yıldırdı. Ardından Eflak tekrar vasal oldu. 2. Murad 1423 yılında Selanik’i kuşatır fakat Bizans Selanik’i Venediklilere geçici olarak vermesi ve destek gelmesi üzerine kuşatma kaldırılır.
1424 yılında ise Venedik Çanakkale Boğazını ablukaya alır. 2. Murad, Selanik’in verilmesinin ardından Bizans’ın İstanbul’u da Venediklilere verme korkusu ile Ceneviz yardımını alıp Bizans’la antlaşma yaptı. Antlaşmaya göre Bizans Fetret devrinde aldığı Karadeniz ve Ege kıyılarını 2. Murad’a bırakarak yıllık 30000 düka altın vermeyi kabul etti. Aynı yıl Evrenosoğlu İshak Bey, Arnavutluk’a akınlar yaptı. Gjion Kastrioti ve Atariti adlı Arnavut beyleri akınlardan bıkarak 2. Murad’ın hükümdarlığını kabul etti. Kastrioti, Edirne sarayına vasal kalmak şartı ile 4 oğlunu eğitim alması için yollar. Bu 4 erkekten en küçüğü ise ileride sorun çıkartacak olan İskender Beydir. Aynı yıl 2. Murad, Candaroğulları beyi olan İsfendiyar Bey’in torunu Tacunnisa Hatun ile evlendi. Aynı merasimde 2. Murad’ın kızları ve devlet adamlarının kızları, İsfendiyar beyliğindeki devlet adamları ile evlendirildi.
1425 yılında 2. Murad, Anadolu Birliğini sağlamak istedi. İlk olarak Düzmece Mustafa vakasından dolayı Aydın-ili yöresinin kendisine bırakıldığı ve daha sonra tekrar sahte şehzadeler isyanına destek veren Cüneyd Bey’e karşı yürüdü. Cenevizliler ile anlaşılarak tekrar Karadeniz yörelerindeki koloniler onlara bırakıldı ve karşılığında deniz gücü alarak Cüneyd Bey’e saldırıldı.
İzmiroğullarını kökünden kazımak ve yok etmek isteyen 2. Murad, 1426 yılında kara ordusuyla uzun uğraşlar sonucunda Cüneyd Bey ve İzmiroğullarını yakalayarak tüm hanedanı ortadan kaldırdı. Aynı yıl Rumeli’ye askeri hareket yapmaya karar verir. Bu askeri harekâtın başlamasının sebepleri Selanik’te Venedikliler tarafından tekrar çıkartılan Düzmece Mustafa isyanı ve Macarların Balkanlar’da çıkarttığı isyanlardı. 2. Murad ordusunun başına geçerek Sofya’dan Vidin’e gitti. Macarların isyanlarını durdurdu. Akıncılarını Bosna’ya ve Hırvatistan’a yollayarak oraları tahrip ettirdi.
1427 yılında tekrar Anadolu’ya dönen 2. Murad, Menteşe ve Teke beyliklerini tekrar Osmanlı toprağına kattı. Ardından Karaman-ili’ne ilerlenecekti fakat 2. Murad; Timurlu Sultanı Şahruh’un, babası gibi Anadolu’ya tekrar sefer yapmasından endişelendiği için Karaman-ili alınmadı. Aynı yıl Rumeli’de Sırp Despotu Stefan Lazareviç’in ölümü üzerine Macaristan ve Osmanlılar arasında taht mücadeleleri başladı.
1428-1429 yılında Osmanlı’da veba salgını baş gösterdi. Veba salgını Bursa’da ki İslam ve Tasavvuf dünyasında ünlenmiş olan Emir Sultan’ı, devlet adamı Hacı İvaz Paşa’yı, Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa’yı öldürdü. Ayrıca veba salgını, 2. Murad’ın gözlerine mil çektirdiği kardeşleri olan Mahmud ve Yusuf Çelebi’yi de öldürdü. Aynı yıl Germiyanoğlu 2. Yakup Bey ölünce vasiyeti üzerine tüm Germiyan beyliği Osmanlı topraklarına katıldı. Ayrıca Rumeli’de ise Tuna Nehrinde ki Güvercinlik kalesi alındı. Aynı yıl Osmanlı Devleti, Macarlar ile antlaşma yaparak 3 yıl süre ile Yorgo Brankoviç Sırp Despotu seçildi (Daha sonra bu antlaşma bir defa daha tekrarlanacak). 2. Murad’ın Rumeli sorunları ile uğraştığını gören Karaman Beyi, Göller yöresini tekrar ele geçirdi. 2. Murad, Şahruh’tan dolayı tekrar sessiz kalmayı tercih etti.
Vebadan kurtulan, Sırp sorununu halleden ve Anadolu birliğini tekrar sağlayan 2. Murad, 1430 yılında gözünü Venediklilere çevirdi. Selanik’i elinde bulunduran ayrıca Çanakkale boğazını abluka altına alan Venedikliler, 2. Murad’ın Selanik kuşatmasına dayanamadı ve 1430 yılında Selanik’i geri verip ablukayı kaldırdı. 2. Murad, Selanik ile kalmayıp Epir bölgesindeki Yuvan-ili ve Yanya’yı ele geçirdi. Venedikliler zorunlu olarak 2. Murad ile antlaşma yapmaya karar verdi. Aynı yıl Rumeli’de toprak tahriri başladı. Bu sayımlar ile birçok toprakta tımar sistemi uygulanmaya başlandı.
1431 yılında ise Üsküp valisi Evrenosoğlu İshak Bey, Arnavut’a tekrar akınlar yaptı. Fakat bu akınlar büyük bir isyanın başlamasını sağladı.
1432 de bu akınlar nedeni ile yerel Arnavut beyleri isyanlar çıkartarak Osmanlı’ya karşı propaganda yapmaya başladılar.
1433 yılında bu isyanlar üzerine kışı Serez’de geçiren 2. Murad, isyancıların üzerine Evrenosoğlu Ali Bey’i yolladı. Bu isyanlar üzerine Evrenosoğlu Ali Bey, Arnavutluk’a girdi. Fakat 1433 yılında Shkumbin’de pusuya düşen Ali Bey büyük zarar aldı.
1434 yılında tekrar Arnavutluk’a giren Evrenosoğlu Ali Bey yine bir pusu ile büyük zarar alır ve geri çekilir. Aynı yıl 6 yıllık Osmanlı-Macar antlaşmasının süresi dolunca Macarlar, Osmanlılara; Bosna, Sırbistan ve Bulgaristan’ı kendilerine vasal olarak bırakılmasını söyleyince kısmen savaş ortamı başlamış oldu. Bosna kralı 2. Tvrtko, geçici Sırp Destpotu Yorgo Brankoviç ve Eflak voyvodalığını ele geçiren 1. Vlad; Macarların yanına geçerek güçlü bir ittifak kurdular.
Arnavutluk olayına gelecek olursak, 1435 ve 1436 yıllarında Tesel’ya sancak beyi olan Turahan Bey, Evrenosoğlu Ali Bey’e yardım ederek isyanlar bastırılır. Bu iyi haberin yanında bir kötü haber gelir. Bu kötü haber ise aynı yıllarda Şahruh’un Doğu Anadolu seferine çıkması ve Karakoyunlular ile uğraşmasıydı. Şahruh 1436 yılında Karakoyunlu tahtına güvendiği adamı atayınca Horasan’a geri çekildi. Artık bir daha Anadolu seferine çıkmayacağı belliydi.
Bunu fırsat bilen 2. Murad 1937 yılında Anadolu seferine çıkarak Karamanoğullarının eline geçmiş olan Konya ve Göller Yöresini(Beyşehir ve Hamid-ili’ni) tekrar geri alır. Aynı yıl Macar Kralı Sigsmund bir erkek varis bırakmadan ölünce Macaristan’da soylular taht kavgasına karıştı ve 1434 yılında kurulan ittifak dağıldı.
2. Murad bu fırsatı iyi değerlendirerek 3 yıl Rumeli'de kalarak, özellikle Sırbistan ve Eflak sorunları üzerine eğildi. Sırbistan ve Eflak prensliklerinin koşulsuz olarak kendisine bağlanmalarını sağladı. Sonra 1438'de 2. Murad ilk Macaristan Seferi'ne çıktı. 40000 kişilik ordusuyla Tuna'yı geçerek Severin, Demirkapı, Orsova ve Sebeş kalelerini topa tutup yıkarak Erdel'in merkezi Zeybin (sonradan Hermannstadt ve şimdi Sibiu) kalesini kuşattı fakat alamadı. Daha kuzeydeki Mediaș, Sighișoara ve Braşov zaptedildikten sonra Türk ordusu tekrar Eflak üzerinden geçip Tuna'yı aşarak Osmanlı topraklarına döndü. 2. Murad'ın 45 gün süren seferinin bitiminde istilaya uğrayan bölgeler yerle bir olmuş, Macar mukavemeti kırılmış ve yaklaşık 70.000 esir alınmıştı. Bu sefer Osmanlı sultanının ilk büyük kapsamlı seferi oldu. 2. Murad bu seferin ardından, Macaristan Krallığı üzerindeki baskıyı sürdürebilmek için Ağustos-Kasım döneminde yaklaşık 20.000 sipahi ve akıncıdan oluşan birliğin başında Evrenosoğlu Ali Bey'i Sekelistan'a gönderdi. Evrenosoğlu Ali Bey ve komutasındaki Türk birliği, Ekim ayında Mediaș civarında karşılaştığı 12.000 kişilik Sekel birliğiyle giriştiği Mediaş Muharebesinde büyük bir zafer kazandı ve 15 kontu da esir aldı. İstila sonucunda Türk birlikleri yaklaşık ilaveler ile birlikte 30.000 esir almıştı. Aynı yıl 2. Murat Macar tehdidini bitirince Sırbistan üzerine yöneldi. Macarlar’ın Brankoviç tarafından yaptırılmasına izin verilen yeni önemli savunma kalesi ve başkenti Semendire'yi fethederek Sırp Despotluğu'nu işgal etti. Bu devlete son vererek Sırbistan'ı bir Osmanlı eyaleti ilan etti. Üsküp Sancak Beyi Evrenosoğlu İshak Bey komutasındaki akıncılar Bosna Krallığı başkenti olan Yayçe önlerine kadar ilerlediler. O sırada Bosna Kralı 2. Tvrtko'nun ölmesi Bosna Krallığı'nın iki varis arasında paylaşılması ve güneyde bulunan Hersek'in de ayrı bağımsız bir idare kazanması sonucunu doğurdu. 2. Murad bundan istifade edip her üç idareyi de haraca bağladı.
1440 yılında Macarlar yeni Macaristan Kralı olarak o zaman Polonya Kralı olan 3. Wladislaw'ı Macar Kralı 1. Wladislaw adıyla seçtiler ve Polonya/Lehistan ve Macaristan krallıkları aynı kişinin idaresi altına geçti. 1. Wladislaw Erdel voyvodalığına János Hunyadi adlı, ailesinin aslı pek gizemli olan, fakat Eflak soylusu olduğunu iddia eden, bir kişiyi atadı. Bu kişiyi Osmanlılar ve Osmanlı tarihçileri "Hunyadi Yanoş" olarak da anar. Böylelikle 20 yıl Osmanlılarla devamlı olarak bir Haçlı ruhu ile mücadele eden ve Macarlar tarafından bir milli kahraman olan János Hunyadi, Balkanlar’da siyaset sahnesine girmiş oldu. Aynı yıl 2. Murad 1440'ta Stefan Lazarević'in ölümünden beri Macar işgali altında olan Belgrad'ı 6 ay süreyle kuşattı, ancak başarısız oldu. Bazı tarihçiler "Belgrad Ricati" adını verdikleri bu başarısızlığı 2. Murad döneminin bir dönüm noktası olduğunu iddia etmektedirler. Bundan sonra Macarlar Osmanlı güçlerini Bosna'dan çıkarttılar. Yeni Macar Kralı 1. Vladislav iki komutanını, János Hunyadi ve Nicholas Ujlaki'yi Osmanlı tehdidi altındaki sınırları korumakla görevlendirdi. Bunlardan János Hunyadi, Belgrad'da ki karargâhından Osmanlı topraklarına karşı, taarruzlar yapmaya başladı.
1441'de János Hunyadi Semendire'yi Osmanlılar elinden geri aldı ve Erdel'e gönderilen Osmanlı birliklerine karşı birkaç galibiyet kazandı. Aynı yıl ise Mezid Bey komutasındaki yaklaşık 15000 süvari akıncı kolu Alba Iulia'ya(Weissenburg’a) kadar ilerledi.
18 Mart 1442'deki Santimbru Muharebesi'nde Türk birlikleri Macar/Sekel birliklerine karşı zafer kazandılar. Ancak, Eflak yönünde dönerken 22 Mart'ta Sibiu'da Hunyadi Yanoş komutasındaki Macar birliklerinin baskınına uğradı ve Mezid Bey'in de öldüğü Sibiu(Hermannstadt) Muharebesinde Türk birlikleri ağır kayıplar vererek yenildi. Aynı yıl Osmanlı topraklarına çekilen Türk birliklerini takip ederek Eflak'a giren Hunyadi Yanoş, Türk yanlısı Voyvoda 2. Mircea'yı tahttan indirerek 2. Basarab'ı tahta çıkardı. Bu şekilde Eflak yeniden Macar etkisine girdi. Hunyadi Yanoş, 1442 Temmuz'unda tekrar Şehabeddin Paşa komutasında 80.000 kişiyi bulan Osmanlı Ordusunu Demirkapı Savaşın’da (Tuna)'da yenilgiye uğrattı. Ardından Ağustos ayına kadar Osmanlı Devleti ve Macaristan Krallığı arasında esir değişimini hedefleyen müzakereler yürütüldüyse de sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine, gerek Türk akıncı birliklerinin 22 Mart'taki yenilgisinin intikamını almak gerek Eflak'ta Osmanlı nüfuzunu yeniden kurmak amacıyla Rumeli Beylerbeyi Hadım Şehabettin Paşa komutasındaki Rumeli ordusu Eflak'a doğru harekete geçti. Akıncılar ülkenin dört bir yanına dağılarak Eflak direnişini kırdılarsa da bu defa Şehabettin Paşa eksik ordusuyla Yanoş'un baskınına uğradı ve 2 Eylül 1442'deki Vazag Muharebesi'nde büyük bir yenilgi aldı. Vazag Muharebesi’nde, Hermannstadt Muharebesi'nden daha fazla kayıp verildi. Birçok değerli kumandan ve akıncı beyi öldü. Şahabeddin Paşa güçlükle kurtuldu, beylerbeyliğinden azledildi. Vazag'daki başarılardan cesaret alan Avrupalılar Papanın kışkırtmasıyla Osmanlı aleyhine bir ittifak hazırladı.
Bizanslılar 1443 yılında bir konsül toplayarak yeni bir Haçlı seferi açılması için diplomatik araştırmalara geçtiler. 2. Murad ise 1442 yılında yaşanan iki yenilgiyi telafi etmek amacıyla ordusunun başında yeni bir Macaristan seferine hazırlandıysa da, Karamanoğulları'nın Anadolu'da çıkardığı huzursuzluklarla uğraşmak zorunda kaldığından Rumeli'ye geçemedi. Macarlarla anlaşan Karamanoğlu İbrahim Bey de 1443 ilkbaharında Anadolu'da Akşehir ve Beyşehir üzerine saldırıya geçti ancak 2. Murad, oğlu Alaaddin Ali Çelebi ile birlikte İbrahim Beyi durdurdu. Rumeli’ye geçecek olursak Papalık ve Venedik'in desteğiyle Macar ordusu 1396 yılında hezimetle sonuçlanan(Niğbolu Muharebesi) seferden 47 yıl sonra Osmanlı topraklarına yönelik tam teşekküllü bir saldırı harekâtı başladı. Krallığın, Papalık teşvikiyle gelen paralı askerlerin de katılımıyla, yaklaşık 15000 kişiye ulaşan ordusu 22 Temmuz 1443'te Buda'dan harekete geçti. Hunyadi Yanoş'un komutasındaki yaklaşık 15000 asker, Sırp Prensi Brankoviç'e bağlı 8000 süvari ve 2000 Eflaklı süvarinin Belgrad'da bu orduya katılmasıyla 40000'i aşkın askerden oluşan büyük bir Macar-Haçlı ordusu Osmanlı başkenti Edirne'yi hedefleyerek Ekim ayında Sırp Prensin kılavuzluğunda Tuna'yı geçti. Osmanlı birliklerinin bir bölümünün Anadolu'da bir bölümünün Mora'da olması, bir bölümünün de kış mevsimi nedeniyle sancaklarına dağılması nedeniyle ve 2. Murad’ın Anadolu’da Karaman-ili ile uğraşıp Rumeli'de mevcut olan boşluktan yararlanan Macar-Haçlı ordusu Rumeli Beylerbeyi Kasım Paşa'nın küçük çaplı birliğini püskürttükten sonra Niş'i ele geçirdi. Macarlar; Kasım Paşa, Turahan Bey ve İshak Bey'in öncü birlikleriyle yapılan çatışmaları kazandıktan sonra, 3 Kasım'da Niş Muharebesi'nde Macarlar, bu komutanların birleşik ordularını mağlup etti. Niş'te tek bir muharebe değil 5 farklı muharebe gerçekleşmiştir. İlk muharebe şehirdeki küçük Osmanlı garnizonu ile gerçekleşmiştir ve Niş ele geçirilmiştir. Ardından şehri geri almak için ilerleyen 3 farklı Osmanlı kuvveti ile çarpışılmış ve bu ordular yenilgiye uğratılmıştır. Sonrasında 5. muharebe bu ordulardan kalan birliklerle haçlı kuvvetleri arasında olmuş ve yine Hunyadi muharebeyi kazanmıştır. Sırp Prensi Brankoviç'in seferin sonlandırılması fikrine karşın, Kral Ladislas ve Hunyadi Yanoş'un seferin sürdürülmesi fikriyle 9 Kasım'da ileri harekâtına devam eden Macar-Haçlı ordusu, Pirot'a girdi. Ardından da 1 Aralık'ta önceden tahliye edilmiş olan Sofya'yı işgal etti. János Hunyadi önderliğindeki Macar ve Bosna ordusunun, Osmanlı topraklarını istila etmekte olduğunu Niş ve Sofya’nın düştüğünü 2. Murat, Karaman seferi dönüşünde öğrendi ve çok hızlı bir hareketle Balkanlara döndü. 2. Murad büyük bir gayretle ve güçlükle Osmanlı kuvvetlerini tekrar toplayıp, birleştirip, direniş yapabilecek hale getirebilmiştir. Macar, Sırp, Eflak ve Bulgar birliklerinden oluşan ordusuyla János Hunyadi, önüne çıkan her Osmanlı kuvvetini yenip, İzladi Derbendi'ye(Slatiska) ilerledi. 2. Murad ise ordusuyla İzladi Derbendi geçidini takviye ederek Macar-Haçlı ordusunu karşılamak için hazırlandı. Soğuk geçen kışın etkisiyle erimeye başlayan Macar-Haçlı ordusu 10 Aralık'ta geçitlere dayanarak kamp kurdu. Osmanlının bölgeye daha önce gelmesi ve 12 Aralık'ta Kasım Paşa'nın taarruzuyla sarsılan Macar-Haçlı ordusu 13-15 Aralık'taki karşı taarruzlarında ağır kayıplara uğradı ve 16 Aralık'tan itibaren ağırlıklarını bırakarak çekilmeye başladı. İzladi Derbendi savaşını kazanan 2. Murad, 20 Aralık'ta Sofya'yı geride bırakıp kaçan haçlı ordusuna Turhan Bey’i yolladı. Geri çekilen Macar-Haçlı ordusunu takip eden Osmanlı ordusu 24 Aralık 1443'te Meştiçe Muharebesi'nde haçlılara çok zarar verse de, taburlarına kapanan Macar-Haçlı ordusunu kesin bir yenilgiye uğratamadı.
Geri çekilen Macar-Haçlı ordusunu takibi sürdüren Osmanlı birlikleri, 2 Ocak 1444'te tuzağa düştüler ve Kunoviçe Muharebesi'nde yenilgiye uğradılar. Bu yenilginin ardından Osmanlı Ordusu, Macar-Haçlı ordusunu takibi bıraktılar. Seferin amacı Edirne’nin geri alınıp Gelibolu’nun tekrar abluka altına alınması olsa da 2. Murad’ın çok hızlı Rumeli’ye gelip İzladi Derbendi’de Haçlıları eritmesi karşısında bu pek mümkün olmadı. Fakat 2. Murad’ın aldığı Sırp topraklarını, Haçlı ordusu bu seferde tekrar geri aldı. Ardından 1443’de ölen Şehzade Alaaddin Ali’nin ölüm haberi 2. Murad’a ulaşınca padişah büyük bir üzüntüye girdi ve Macaristan’a barış teklifi sundu. Fakat Papalık, Burgundiya, Venedik, (Osmanlı'ya bağlı) Dubrovnik ve (Osmanlı haraçgüzarı) Bizans; Macaristan Krallığı'nın Osmanlılara karşı yürüttüğü savaşı sürdürmesini arzu ediyordu. Savaşa Kral Ladislas'da devam etmek istiyordu fakat Tatar saldırıları ve büyük bir deprem sonucu sarsılan Polonyalılar ikinci bir sefere muhalefet edip propaganda başlattı. 6 Mart 1444'te ilk müzakereler başladı. Ardından 24 Nisan 1444'te Kral Ladislas, 2. Murad'a müzakereleri kabul ettiğini belirten bir mektupla birlikte elçisi Stojka Gisdaniç'i Edirne'ye gönderdi. Esirlerin teatisinde varılan uzlaşının ardından toprak meseleleri müzakere edildi. 1444'ün Haziran ayında taraflar arasında tarihte Edirne-Segedin olarak bilinen, 10 yıl süreli olacağı ön görülen bir kalıcı barış antlaşması yapılması üzerine taraflar anlaşmaya vardılar. Bu antlaşmanın kalıcı olması için 2. Murad Edirne'de Kur'an üzerine ve Macar Kralı Vladislav Segedin'de Kutsal Kitap üzerine yemin verdiler ve antlaşmayı bu yeminlerle imzaladılar. 2. Murad, Macarların 1443-1444 seferinden dolayı kaybedilen Güvercinlik (Golubaç) ve Semendire'nin iadesini temine çalıştılar. Ancak Karaman Beyi İbrahim'in Anadolu'daki saldırıları nedeniyle apar topar 12 Haziran'da mevcut koşullarda barışa razı oldular. 12 Haziranda kesinleşen ve imzalanan bu anlaşmaya göre Osmanlılar kendi ortadan kaldırdıkları Sırp Despotluğu devletini yeniden kurulmasını sağlamayı ve 1427'deki sınırlarıyla devlet başkanlığının Brankoviç'e iade edilmesini kabul ettiler. Macarlar ise Bulgaristan üzerindeki hak iddialarından vazgeçmeyi kabullendiler. Her iki taraf da, yani Osmanlılar ve Macarlar, Tuna'yı geçmemeyi taahhüt ettiler. Macar ve Osmanlı arasında bu gelişmeler olurken. İskender Bey giderek güçlenmiş hatta Edirne-Segedin antlaşmasının ilk müzakerelerinden 4 gün önce yani 2 Mart 1444 tarihinde bölgedeki tüm Arnavut prenslerini bir araya getirerek Leş(Arnavut) Birliğini kurdu ve Büyük bir isyan çıkarttı. 2. Murad o zamanlar Edirne-Segedin antlaşması ile uğraştığı için İskender Bey ile pek uğraşamadı fakat 12 Haziran da imzalanan antlaşmanın ardından 2. Murad, 25000 kişilik bir ordu ile Ali Paşa’yı İskender Bey’in isyanını bastırmak için yolladı. 29 Haziran 1444 tarihinde Ali Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu ile İskender Bey komutasında Leş Birliği kuvvetleri Debre yakınlarındaki Torvioll Ovası'nda karşı karşıya geldi. Ali Paşa İskender Bey'in güçlerini bir tepenin dibinde yerleştirdiğini anlayınca hızlı bir galibiyet beklediğinden orduyu tepeye doğru saldırmasını emretti. Ancak İskender Bey böyle bir saldırıyı bekliyordu ve kurnazca bir plan hazırlamıştı. Önce Osmanlı ordusu, karşı güçler ile oyalandı ve belli bir zaman sonra İskender Bey ormanda saklanan güçlerine Osmanlı ordusunu arkadan vurmasını emretti. Bunun sonucunda Osmanlı ordusu ağır kayıp verdi ve Torvioll Muharebesinde bozguna uğratıldı. Leş Birliği'nin zaferi Avrupa'daki Hristiyan prenslerin moralini yükseltti ve Müslüman Osmanlı İmparatorluğu'na karşı elde edilmiş büyük bir zafer olarak kabul edildi. 2. Murad ise Ali Paşa’yı İskender Bey’e yolladıktan sonra oğlu 2. Mehmed’i Edirne’ye getirtti ve onu başkentte “kaymakam” olarak atadıktan sonra Karamanlılar ile ilgilenmek üzere Anadolu’ya geçti. Karamanoğlu İbrahim Bey Ankara'ya kadar ilerlemiş bulunuyordu. 2. Murad Karamanoğlu İbrahim Bey ile görüşerek bir sulh anlaşması yapılmasını kabul etti. Bu anlaşma için Göller bölgesinin Karamanlılara bırakmayı kabul etti. Temmuz 1444'te iki taraf arasında diğer bir yeminli anlaşma yapıldı ve Karamanoğlu İbrahim Bey, 2. Murad'a barışı koruyacağı hakkında "sevgendname (yemin belgesi)" adı verilen bir ciddi belge verdi. Bu "Yenişehir Sevgendnamesi" ile Göller bölgesi özellikle Akşehir ve Beyşehir'i Karamanlılara bırakıldı. Edirne-Segedin Antlaşması ve Yenişehir Sevgendnamesi’nin imzalanması ile 2. Murad'ın 23 yıl süren hükümdarlığı sırasında Osmanlı Devleti'ne katmış olduğu arazilerin büyük bir kısmı tekrar elden çıkmaktaydı. Fakat bu şekilde 2. Murad hem batıda hem doğuda barışı sağladığını düşünüyordu. Yaşlı, yorgun ve hatta bir depresyon geçirdiği kabul edilen 2. Murad bu antlaşmaların ardından Osmanlı tarihinde daha önce (ne de daha sonra) hiç eşi görülmemiş bir karar alarak tahtından çekildi. Ağustos 1444'te Mihaliç'te (Karacabey'de) bulunan hanedan çiftliğinde devletin ileri gelen idarecilerini ve askeri komutanlarını; yüksek ulemayı, kapıkulu (yeniçeri ve sipahi) subaylarını bir toplantıya çağırdı. Bu toplantıda kendisinin bir köşeye çekilip dünya işlerinden ve eğlenceden uzaklaştığını Allah'a yöneleceğini bildirdi. Edirne'den getirttiği oğlu 2. Mehmet'in bu nedenle tahta geçeceğini ilan etti. Ağustos ayında tahttan feragat edip Manisa’ya çekilen 2. Murad, tahtı 2. Mehmed’e bırakarak istemeden büyük bir felakete yol açtı. Aynı yılın eylül ayında Edirne’de din anlaşmazlığı çıkıp Hurûfi akımı başladı. Hurûfiler bütün şehri ayaklandırdı hatta Sultan Mehmed’e bile karışmaya başlamışlardı. Sonunda Edirne uleması ve halkı, Hurûfiler’e karşı geldi ve kanlıda olsa onları yok etme çabasına giriştiler. Tam bu sırada Edirne’de korkunç bir yangın çıktı. Edirne çarşıları ve 7000 kadar ev yandı. Şehrin büyük bir kısmı harabeye döndü. Edirne’de bunlar olurken Macar Krallığında ise 2. Murad’ın tahttan feragat etmesi ile çocuk sultana karşı bir haçlı ordusu düzenlenme fikirleri yayılmıştı. Hatta Papa ve Patrik siyasi olarak birleşip bir haçlı ordusu hazırlamaya başladılar. Kardinal ise Macar Kralı Ladislas’a gayri-Hristiyanlar ile anlaşma yapılamaz, yapılsa bile edilen yemin kabul olunmaz, yemin kabul olsa bile Papa’ya gidip günah çıkartabileceğini söyleyerek 2. Murad’ın tahttan feragat edip indiği için antlaşmanın geçerliliğinin kalktığını söyledi. Kral Ladislas ise aldığı tavsiyeler ve gazlarla Kardinalden ve Papadan destek alarak bir haçlı ordusu düzenledi ve başına Hunyadi Yanoş’u atadı. Haçlı ordusu Macaristan’dan çıkarak Tuna’yı geçtiği haberi tüm Rumeli’ye yayılınca halk korkup Anadolu’ya göçmeye başladı. Bunu gören Çandarlı Halil Paşa gibi devlet adamları ve çocuk sultan 2. Mehmed, 2. Murad’a dönmesi için mektuplar yazsa da 2. Murat dönmemeye kararlıydı. Ancak 2. Mehmed şu tarihi cümleleri söyleyerek babasını ordusunun başına serdar olarak geçmesini sağlayacaktır: "Eğer bu diyarın şehriyarı isen gel vilayetini himaye eyle ve eğer raiyyet olmaya devambet ettinse onun hükmüne riayet eyle." Tabii bu cümleyi 2. Mehmed av sırasındayken Çandarlı Halil Paşanın gizlice yazıp 2. Murad’a yollamış olabileceği de mümkündür. Fakat sonuçta 2. Murad bu mektubu aldıktan sonra Rumeli’ye geçip ordunun başına Serdar olarak geçer ve Varna’ya ilerler. 19 Aralık 1444'te resmen sultan olmayan 2. Murad'ın komutasındaki Osmanlı ordusu ile Haçlı ordusu Varna Muharebesi'ne giriştiler. Bu savaşın başında Haçlı ordusundaki Hunyadi Yanoş çok baskı yapıp Osmanlı ordusunun kanatlarını yenme alametleri gösterdi. Fakat Karaca Bey, taktiğiyle sonuç değişti. Kral Vladislav ülkesine büyük zaferle dönmek için ortadan zırhlı ağır süvarileri ile başında atıyla bir süvari hücumu hareketine başladı ve Hunyadi Yanoş’un sözlerini dikkate almadı. Kral, süvari hücumu başlangıcında bir yeniçeri tarafından atından düşürüldü ve hemen kim olduğu bilinerek öldürüldü. Kral Vladislav'ın kesilen başı ve yemini bozduğu Edirne-Segedin Antlaşması metinin kopyası bir mızrağa asıldı. Bu kesik baş ve anlaşma metni mızrağa takılı olarak Osmanlı ve Haçlı ordusu önünde gezdirilip kutsal yeminini kıran hükümdarın sonucu olarak gösterilmeye başlandı. Bunun üzerine moral kazanan Osmanlı ordusu bir daha hamle yaptı ve Haçlı ordusu morali kırılmış olarak müthiş bir yenilgiye uğradı. Bununla birlikte Osmanlı ordusu tüfekli askerlerin önemini anladı. Ardından Varna Savaşını kaybeden papalık danışmanı ve papa temsilcisi Kardinal Cesarini öldürüldü. Haçlı ordusu çok büyük zayiat verip büyük yenilgiye uğradı. Eğer esir alınıp köle yapılmamışlarsa Haçlı askerler ele geçirdikleri topraklardan perişan bir halde ülkelerine geri dönmeye başladılar. Macarların kahraman saydığı Transilvanya Voyvodası Janós Hunyadi ise çok küçük bir birlik başında harp sahasından Transilvanya'ya kaçmayı başardı. Böylece Avrupa'da Türkler aleyhine hazırlanıp hücuma geçmiş olan son Haçlı seferi, Haçlılar için bir felaketle sonuçlandı. Savaşın ardından 2. Murad Edirne’de bir süre kaldıktan sonra tekrar Manisa’ya çekildi. 2. Murad'ın Manisa'ya çekildiği dönemde başkent Edirne'de, barış yanlısı Sadrazam Çandarlı Halil Paşa ile dış siyasette daha saldırgan tutum içinde olan Şehabeddin ve Zağanos paşalar arasında çekişmeler sürmekteydi. Sadrazam Halil Paşa bu dönemde 2. Murad'a hâlen gerçek padişah muamelesi yapıyordu. Öte yandan Şehabeddin ve Zağanos paşalar ise genç padişah Mehmet'i Doğu Roma'ya karşı saldırmaya teşvik ediyorlardı.
1445'te durum yine karıştı. János Hunyadi, Tuna üzerinden Osmanlı topraklarına bir sıra akına başladı. Eflak Voyvodası Vlad Drakul(2. Vlad) ise Osmanlılar elinde bulunan Yergöğü kalesini kuşatıp ele geçirdi. Saltanat davası süren şehzade Davut Çelebi Dobruca'da isyan bayrağını açtı. Bu sorunlar yetmezmiş gibi aynı yılın ekim ayında İskender Bey 3000 kişilik ordusu ile 9000 kişilik Firuz Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu Mokra Dağın’da pusuya düşürüp Mokra Savaşını kazanmıştır.
1446 yılı ilkbaharında ise Edirne'de "Buçuktepe" adlı bir tepede başlayan ve buna izafeten Buçuktepe İsyanı adı verilen bir kapıkulu yeniçeri askeri isyanı başladı. Bu isyan ilk kapıkulu askeri isyanı olarak nitelendirilmektedir. Bu isyanın başlamasının sebebi kapıkulu askerinin ulufelerinin düşük vezinli akçelerle verilmesiydi. İsyancılara bir "buçuk akçe terakki" prim verilerek bu isyan yatıştırıldı. Bazı tarihçiler göre bu isyan Çandarlı Halil Paşa'nın, 2. Murad'ı tahta geçmeye zorlamak için düzenlediği bir oyundu. Her ne için olursa olsun, Buçuktepe İsyanı Osmanlı devletinin durumunu iyice zora soktu. Ayaklanan yeniçeriler Konstantinopolis'te rehine bulunan Orhan Çelebi'nin yanına gitme tehdidinde bulunmuşlardı. Bunun üzerine Sadrazam Çandarlı Halil Paşa, 2. Murad'ı Edirne'ye geri davet etti. 2. Murad İstanbul'a gitmek üzere 5 Mayıs'ta Manisa'dan ayrıldı ama çok yavaş ilerleyerek Ağustos ayının sonlarında Edirne'ye ulaştı. 2. Murad böylece ikinci defa tahta çıktı. Oğlu 2. Mehmed yanına lala olarak verilen Zağanos Paşa ve Şehabeddin Paşa ile Manisa'ya sancak beyi olarak gönderildi. 2. Murad'ın 5 yıl süren ikinci saltanatında, 1444 buhranında isyan eden Balkanlar'daki yerel hanedanları boyun eğdirmekle uğraştı. Bunların arasında özellikle Arnavutluk'ta İskender Bey ile meşgul olmuştur. 1446 yılı sonbaharında Osmanlı devletinin himayesi altında bulunan Atina Düka’sının şikâyeti üzerine 2. Murad, Mora despotuna karşı bir Mora seferine çıktı. 2. Murad, Mora yarımadasını ana karadan ayıran ve Mora Despotluğu tarafından yeniden ama eski kale bina kurallarına göre yapılan Heksimillian Duvarı surlarını ateşli silahlar kullanarak yerle bir ederek Mora'ya girdi. Fakat Mevsimin geç olması dolayısıyla hava şartlarının iyi olmaması beklenmekte olduğundan yarımadanın tümünün ele geçirilmesi imkânsız görülmekteydi. Bunun için bu sefer bir akıncı hücumlarına dönüştü. Osmanlı ordusu ikiye ayrılıp bir ordu grubu Turahan Bey komutasında Patras'a kadar ilerledi. Mora içerilerine akınlar yapıldı; Mora'da yerleşkeler yakıldı ve ganimet toplandı. Ayrıca Mora Despotu da vergiye bağlandı. Edirne'ye 6 bin kadar esirle dönüldü. 2. Murad 1446 yılında bunları yaparken aynı yıl İskender Bey eylül ayında Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu Yukarı Debre bölgesinde yapılan Otonete Muharebesinde yendi. Bunun üzerinde II. Murad, Mustafa Paşa'ya sınırı savunmak ve başka bir yenilgiye neden olabilecek herhangi bir eylemin önlenmesini kesin olarak emretti.
1447'de 2. Murad'da bağlılık sunmak istediği iddiasıyla, bazı Eflak boyarları Macaristan kral naibi olan János Hunyadi kışkırtması ile isyan ettiler ve Eflak Voyvodası 2. Vlad Drakul'u Balteni bataklıklarında öldürdüler.
1448'de 2. Murad, İskender Bey'e karşı birinci seferine başladı. Osmanlı İmparatorluğu'nun Leş Birliği'ne karşı gerçekleştirilen birçok başarısız seferden sonra II. Murad Leş Birliği'ni yenebilmek için büyük bir ordu ile Makedonya ve Arnavutluk arasında stratejik bir yol olan Kocacık Kalesi'ni ele geçirmeye karar verdi. İskender Bey’in isyanlarını ve savaşlarını durdurmak için 14 Mayıs günü kuşatılan kale su temininin kesilmesi sonucu 31 Temmuz'da teslim oldu. Fakat 1448 yazında János Hunyadi'nin Varna Muharebesi'nden sonra yeniden toplamış olduğu yeni bir Macar ordusunun başında olduğunu ve Eflak ordusu ile birlikte yeniden harekete geçtiği haberi 2. Murad'a yetişti. 2. Murad Arnavutluk Seferi'ni yarıda bırakıp ordu ile Sofya'ya geri döndü. János Hunyadi Macar ordusu ve Eflak, Bohemyalı ve Alman asıllı ordu birlikleri ile Yorgo Bronkoviç'in kralı olduğu Sırbistan'a hücuma geçmişti. Bu yeni Macar ve müttefikleri ordusu 1 ay Sırbistan başkenti olan Semendire kalesi önünde Kovin'de durakaldı. Segedin Anlaşması ile yeniden kurulan Sırbistan despotu Brankoviç yeni bir askeri macera peşine gitmeyi kabul etmedi. O sırada İskender Bey, 2. Murad’ın Arnavut seferini bitirip Sofya’da olduğunu duyunca. Aynı yılın ağustos ayında Yukarı Debre bölgesindeki Osmanlı toprağına girdi. Mustafa Paşa bunu duyunca o gölgeye ilerledi ve savaş başladı. Oranik Muharebesinde, Leş Birliği ve Venedikliler barış anlaşması yaptıktan sonra İskender Bey komutasındaki Arnavut kuvvetleri, Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunu yenmiştir. Savaş sırasında Mustafa Paşa 3000 askerini kaybetmiş olup 12 komutan ile birlikte esir düştü. İskender Bey Osmanlı güçlerinin Venediklilerin çağrısıyla geldiğini öğrendikten sonra Venedikliler ile yapılan barış anlaşması sonrasında Mustafa Paşa 25.000 duka para karşılığında serbest bırakıldı. Hunyadi Yanoş tarafına geçecek olursak; Sırbistan'ın kendi ordusuna katılmayacağı açığa çıkınca János Hunyadi, Macar ordusu ile Sırbistan'ını yakıp yıkıp yağma edip Osmanlı topraklarına girip güneye doğru yürüyüp ordusu ile Kosova sahrasına indi. 2. Murad da Osmanlı ordusu ile Kosova'ya geldi. 17-20 Ekim 1448'de Kosova Savaşı'nda Osmanlı ordusu János Hunyadi'nin yeni ordusu ile muharebeye başladı. Osmanlı ordusunun sayısı 40000, Macar ordusunun sayısı 60000 kadardı. Her iki orduda da ateşli silahlar kullanılmaktaydı. Fakat profesyonel Osmanlı ordusu ateşli silahları ve tabor tipi top arabalarını kullanmayı iyice öğrenmişti. Bu muharebede 2. Murad toplar ve tabor tipi top arabalarıyla ve yeniçeri askeri ile orta kanattaydı. Oğlu 2. Mehmed Anadolu eyalet askerleri ile sağ kanatta bulunmaktaydı. Osmanlı saflarında, Macarların yaptığı gibi çok sayıda tüfekli asker bulunmaktaydı. Macar kuvvetleri önce sağ ve sol kanatta Osmanlıları yenmeye başladılar. Ağır süvarileriyle Osmanlı orta kanadına yüklendiler. Ama Osmanlının tüfekle kuşanmış yeniçerilerinin ve topçularının ateşi ile bu taaruz geri püskürtüldü. Gayet iyi eğitilmiş ve teksif edilmiş seri ateş eden tüfekçi yeniçerilerin son gayretleri ile Macar süvarilerine ağır zayiat verilip geri çekilmesi sağlanıldı. Savaş meydanından kaçan Macar ordusu, bir kere daha yenilgiye uğradı. Macar ordusunun yarısından çoğu ve özellikle Macar asilleri öldürüldü. Pek çok sayıda esir alındı. Çarpışmalar ertesi gün de sürüp Osmanlı ordusunun son taarruzu ile Macar ve müttefiklerinin ordusundan sona kalan ve hala direnişte bulunan savaşçı birlikler de tümüyle imha edildiler. Kaçabilenlerin çoğu da Kosova'ya inerken talan ettikleri Sırbistan'da, intikam alan Sırplar tarafından öldürüldüler. Savaş meydanından kaçan János Hunyadi, Sırp Despotu Yorgo Brankoviç’in askerleri tarafından yakalandı. Brankoviç, Janos Hunyadi'yi tutukladı. Serbest bırakmak için 100 bin altın florin fidye aldı; Macar Krallığı'nın işgal etmiş olduğu geleneksel Sırbistan toprakları tekrar Sırbistan idaresine geri verildi. Ancak bu şartlar gerçekleşince Sırp Despotu Brankoviç, János Hunyadi'nin Macaristan'a dönmesine izin verdi.
1449'da Osmanlı akıncı güçleri 2. Vlad’ın öldürülmesi ve Hunyadi Yanoş’un yenilmesi gibi nedenlerle Eflak üzerine hücuma ve akınlara gönderildiler.
2. Murad 1450'de oğlu 2. Mehmet ile birlikte İskender Bey'e karşı Arnavutluk üzerine ikinci seferini düzenledi. İskender Bey önderliğindeki Leş Birliği 1448 ve 1550 yıllarında Kocacık ve Berat'ın 2. Murad tarafından alınmasıyla moral kaybı yaşadı. Ancak İskender Bey din adamlarına teşvik ve destek vererek Akçahisar'ı savunmak için halkın moralini yüksek tutmuştur. İskender Bey, Akçahisar çevresindeki Osmanlı çadırlarına ve ikmal birliklerine saldırdı. Kuşatmanın sonunda Osmanlı ordusunun moral kaybetmesi ve 2. Murad’ın hastalanması gibi nedenler ile kuşatma zorunda kalınarak kaldırıldı. 2. Murad, sefer dönüşü sırasında Edirne sarayında oğlu 2. Mehmed’i, Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in kızı Sitti Hanım'la evlendirdi ve bunun üzerine şaşaalı düğün eğlenceleri yapıldı ve bundan sonra çift Manisa'ya gönderildi.
Bu düğünden kısa bir müddet sonra 1451'de 2. Murad dinlenmek üzere çekildiği Edirne'deki Tunca'daki bir adada felç geçirdi ve 3 Şubat 1451 günü öldü. Öldüğünde Cenazesi Bursa'ya götürüldü. Bursa'da Muradiye Camii'ndeki oğlu Alaaddin'in yanında gömülmesi vasiyeti üzerine onun yanına gömüldü ve sonradan üstü açık türbe yapıldı. Türbesinin üstünün açık olmasının sebebi Allah'ın rahmeti ve bereketinin üstüne yağmasını istemesidir. Ayrıca oğlu Alaaddin’in yanına kendisinden başka kimsenin gömülmesini vasiyet etmiştir.
2. Murad vefat ettiğinde Osmanlı Devleti 1402 yılında aldığı darbeden tamamıyla kurtuldu ve son zamanlarda alınan başarılar ile İmparatorluk yoluna yürümeye başladı. Geriye bıraktığı devlet ise oğlu 2. Mehmed’i büyük bir adam olarak anılmasını sağlayacaktı.
________________________________
Ertuğrul Gazi
Osman Bey
Orhan Bey

Süleyman Paşa
I. Murad
Yıldırım Bayezid
İsa Çelebi
Musa Çelebi
Süleyman Çelebi
I. Mehmed
II. Murad









